Perşembe, Kasım 28, 2013

Saklı (sakin) Göl

Haftasonu bir saklı göl keşfettik, İstanbul'a yarım saat uzaklıkta, Şile yolu üzerinde Şile'ye varmadan.
Sessiz, kendi halinde, ördeklerin peşinde.
 
Bazen unutuyorum ne kadar cesur olabiliyor çocuklar, korumacılık içgüdüsü ile akıl sürekli kavga halinde. Bizimki daldı 15 tane ördeğin arasına, bıraksan elleyecek okşayacak ne yapacak belli değil o kadar aç ördek, bırakmasan aman önyargısı olmasın, korkak yetişmesin derdi var. Hele de anne ya da babanın fobisi varsa vay hallerine...zor arkadaş :)
 
siz nasıl baş ediyorsunuz miniğinizin hayvan sevgisiyle?




 


 

Pazartesi, Kasım 25, 2013

Bir kadını ortadan ikiye böl...

 
Bir kadını ortadan ikiye böl…
Yarısı annedir,
Yarısı çocuk,

Yarısı sevgili
Yarısı aşk..

Duyanlar bunu bilmez,
Görenler anlamaz bunu!

Yarısı rivayettir,
Yarısı gece.

Cemal Süreyya
 
Bir önceki çelişkiler ile ilgili yazım ve ruh halim üzerine cuk oturdu Cemal Süreyya'nın bu satırları ve @portakalmavi 'nin instagramına koymuş olduğu bu muhteşem resim. Çok beğendim çok.
 
Herkese iyi haftalar...
 


Çarşamba, Kasım 20, 2013

Nardis Jazz Bar ve annelik çelişkileri üzerine


Tam 1 sene önce bugün yazmışım, artık Alya'nın da çok yakın arkadaşı olan Ceyda'nın kendi doğum gününde Nardiss'de şarkı söylemek için bizi çağırdığı harika gecede, taslaklarda buldum şimdi, yayınlamamışım, ama şimdi okuyunca bir yandan çok tanıdık geldi bazı sahneler,diğer yandan 1 senede aslında ne kadar değişmiş hayatımız, güldüm kendi halime...Özgürlükler, kan ter içinde kalmalar, uyku ile unutulanlar ve özellikle her an ve sürekli içine düştüğümüz çelişkiler üzerine...
 
 
İlk yarı aklımdan geçenler--Alya uyku saatini çoktan geçmiş, yorgunluk hiperaktivitesine tutulmuş durumda:


Allah'ım ne akla hizmet getirdik bu yerinde durmaz çılgın veleti bu minnacık caz bara! Ne düşünüyordun ki Nazlı! Caz bar ya bu, bildiğin loş ve canlı müzik ortamı, bir de dar, bir de üst katı ve yüksek yüksek merdivenleri var. Ama olmaaz Nazlı hanım o çok görmek istediği ve senelerce beklediği caz barı görmek için Alya'sının 1,5 yaşına gelmesini beklemiş, daha da bekleyemez! Hadi bekleyemedin madem, madem totonu tutamıyorsun evde, kızını bağımsızlaştır kendinden de sakin ev ortamından uzaklaştırma, çocuğun canı çıkıyor ayrı, senin canın çıkıyor ayrı. İyi ki arkadaşların da geldi bari, iki çift laf edemedin, ne anladım ben bu işten, Nardiss'e gittim diyebilmenin, dekorasyonunu görebilmenin dışında. Kan ter içinde de kaldın emziricem diye zaten. Offf Nazlı bu son olsun!

Buarada Alya'nın sesi şarkı söyleyen arkadaşımız Ceyda'nın sesini bastırdığı bir anda ben sandalyeyi devirip ondan da yüksek bir ses çıkardıktan sonra arkadaşımın yorumu:

"Alya gayet normaldi, sen panik yaptın!"

       İkinci yarı aklımdan geçenler--Alya arabasında mışıl mışıl uykuya dalmış durumda:

Allah'ım ne iyi yapmışız da gelmişiz, Ceyda'nın ne de güzel sesi var, insanı pozitif bir ruh hali kaplıyor. Ortam nefis, çok keyifli. Ohh arkadaşlarımı da görmüş oldum, sohbet harika. New York'ta bir yer altı caz klüpte gibiyiz. İyi ki yukarıya oturmuşuz, hem Ceyda'yı hem de kuş bakışı tüm müzisyenleri görüyoruz buradan. Alya'yı da iyi ki yanımıza almışız, uyandı mı, nasıl uyudu, koşarak mı dönsek napsak derdimiz yok ohh hayat yine çok güzel--burada bir kuş cıvıltıları eksik--

Kıssadan hisse: Annelik baştan sona çelişkiler yumağı demek ve kan ter hep geçiyor günün sonunda bebeğiniz uyuyunca, sabır tek ve belki de en ihtiyacı(m)ız olan.


Çok merak ediyorum siz de yaşıyor musunuz aynı çelişkileri gün içinde, hatta aynı saat içinde bile?

Pazartesi, Kasım 18, 2013

Ayna

 
 
 
 
 
 
 
 


 

Kasım ayı drama üstüne drama yaşatırken sevgili dostlar biraz kafa dağıtmak için uzaklara gidesim geldi bugün. Ekim ayındaki bayram tatilinde süpriz bir KazDağları gezisi yapmıştık, devamında da Cunda'da konaklamıştık son gün. Cunda'dan tam ayrılmak üzereyken karnımızı ve zihnimizi bu güzel yer ile doldurduk, sizi de buyur edeyim, bir sonraki Cunda ziyaretinizde denemeden geçmeyin.

Cunda Ada'sının merkezinde bu yeme-içme-oturma mekanı "Ayna". Sade, beyaz-mavi-ahşap dekorasyonu ile çok dinlendirici bir yer. Incecik porselen tabaklardaki sunumlar da pek elegan. Ada'nın merkezinde olduğu için yemeği beklerken, ya da yemek sonrası sohbet sırasında yerinde duramayan bir ufaklıkla çevreyi, incik boncukçuları, Cunda'nın tatlı taş sokaklarını dolaşabiliyorsunuz.

Sadece benim değil, birlikte gittiğimiz 4 kişinin de favori yemeği "Paella" oldu. Kendileri deniz mahsüllü bir ispanyol yemeği aslında, ama deniz mahsüllerine karşı çıkanlar safranlı pilavın içinde  tavuklu ya da etli de deneyebilir.


 
 
Cunda gibi yazlık mekanlara bir de denizin soğuk olduğu "off-season" 'da gelmek gerekirmiş, başka bir yanını keşfediyorsunuz, biraz daha sakin, biraz daha melankolik, yazın curcunasında arka planda kalan yaşayan yönünü görüyorsunuz ada'nın.

Gezgin ruhu olanlara, haftaya hayal ederek başlayanlara ithafen...

Salı, Kasım 12, 2013

Hayat bazen planladığın gibi değil

Gecen hafta...

Pazartesi sabah saat 8:
bakıcımız " ben gidiyorum"
ben "neden?"
çok sevdiğimiz, sigortasını bile yaptığımız bakıcımız "ben gidiyorum" diyerek ağlayarak çıkıp gidiyor. şok içinde evren gidiyor işe, ertesi gün de o kalır ben işe giderim düşüncesiyle, ailelerimiz yoklar şehirde. acizlik, çaresizlik içinde kıvranmaca, ya sabır.

her arayana sinir bozukluğu içinde ağlayarak, diğer yandan alya'ya yansıtmamaya çalışarak geçiyor gün, teyze anane sıcaklığında diğer yandan. böyle zamanlarda yanlız kalmamak gerekirmiş, öğreniyor insan. pazartesi pazarına çıkıyorum, terapi niyetine, iyi geliyor şaşırtıcı bir şekilde. ama en çok da henüz üniversiteye başlayan kuzeninim yerinde olmak istiyorum o gece, biraz ağır geliyor yarının belirsizliği.

Salı sabah saat 8:
annemler apar topar geliyor şehir dışından. bakıcıdan ses seda yok. bitti bu iş. planlar, plansızlıklar.. işe giderken veda konuşması yapmak ve en nihayetinde pek çok emeği olan 2 seneye teşekkür etmek için telefon açıyorum.
bakıcımız "nazli hanım, ben şimdi çayımı içip geliyorum" diyor birden, pek duygusal mı oldu acaba konuşmam??
ben "e peki dün ne olmuştu, şimdi ne oldu" demeye korkuyorum, muhtaçlıktan. "çok sevindim" diyebiliyorum sadece.

Çarşamba sabah saat 8:
bakıcımız geliyor, sarılıyoruz, önemli bir toplantıya gidiyorum.

Perşembe sabah saat8:
uçaktayım, antalya yolcusu, kızımı babasına ve bakıcımıza emanet ediyorum, bizi 2 gün önce yüzüstü bırakacak olan, hani.

Cuma sabah saat 8:
uzun sürecek olan toplantılar silsilesine girmeye hazırlanıyorum.

Cumartesi sabah saat 8:
az uykuya rağmen erken kalkıyorum, bir kaç saatim var, güneşin peşine takılıyorum, sahile götürüyor beni, kasım güneşinde kumlara ve denize değiyorum. eşeğini kaybedip tekrar bulmuş olmanın şaşkınlığı halen hakim. sessiz bir kaç saat hoşuma gidiyor. senelerdir bu saatte olmadığım bir yerde olmak, geçen haftayı üzerimden silkelemek, hayata kaldığım yerden devam etmek için enerji topluyorum.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...