Salı, Kasım 03, 2015

en guzel hediye



Hayatta alinabilecek en guzel hediyelerden biri bir kitapta ithaf olunmakmis, olmayinca bilmiyor insan.

Babannemiz Aytul Akal son yayinlanan 2 kitabini Alya'ya ithaf edince cok duygulandim. Alya'ya tesekkur ettiremedik once ama sonra kulagima fisildadi "anne, utaniyorum."

Muthis yaratici kayinvaldem ayni anda cok tatli cok keyifli 6 kitap daha yayinladi:





Pazartesi, Kasım 02, 2015

Kostüm Partisi

Seçim gündeminden sıyrılmak isteyenlere bir adet kostüm partisi verelim, içinde de hepsi birbirinden tatlı neşeli gülen yüzler.  

Alya kostüm partilerinin muptelesı, evde de sürekli giyinip soyunup balolar yapıyoruz halihazırda. Siz bir de Sabah okula giderken arabadaki heyecanını görücektiniz, arkada kıkır kıkır..

Neşeleri daim olsun, biz büyüklere de bulaşsın...


Pazartesi, Ekim 19, 2015

Cocuklarla Dogru Iletisim



Gece uykum kaçtı, 2 yaş sendromu yaşayan bir arkadaşıma vermek üzere kitaplıktan seçtim Sabiha Paktuna'nın Çocuklarla Doğru İletişim Kitabını,  oracıkta 1 saatte bitirdim kitabı, çok güzel notlarla. Sonra pazar günü yaşadığımız ufak bir krizi bir çırpıda çözüp halledebilince Sabiha Hanım'ın önerileriyle şaşkınlıktan dilim tutuldu, saygım katlandı kendisine. Şöyle de basit, diyor ki ve aslında sırf çocuklar değil büyüklerle iletişimde de etkili bence:






" İyi bir iletişim için, karşı tarafın içinde bulunduğu durumun anlaşıldığının ona hissettirilmesi şarttır. Karşı tarafta duygu yükü varsa, onun duygularına ayna tutun, onun duygularını sözlere döküp tekrar ona yansıtın."


Örnek:




- Sizin yatağınızda uyuyacağım!
- Bizim yatağımızda uyumak istiyorsun demek.
(Onun düşüncesi tıpkı bir ayna gibi yorum yapılmadan ona yansıtıldı.)
- Evet
(Demek ki ona yansıtılanın onun gerçek düşüncesi olduğu teyit edildi)
- Benim oğlum annesinin yatağında uyumayı seviyor.
(Bu isteğinin altında yattığı tahmin edilen duygu da ona yansıtıldı)
- Hayır duvardan yılanlar gelecek üzerime diye korkuyorum.
(Onun bu isteğinin altındaki gerçek duyguyu karşı taraf doğru tahmin edemedi. Ancak, ilk yaklaşımı ile çocukta güven oluştuğu için, çocuk konuşmaya devam ediyor. Aksi halde konuşmayı keser devam etmezdi.)
- Benim oğlum korkuyor."
(Demek sebebi karanlıktan korkmasıymış, şimdi bunu öğrendikten sonra aksiyon alabilirsiniz)






Çok benzer bir şey yaşadık Pazar günü. Kahvaltıya gittik arkadaşlarımızla, geç kaldık yarım saat kadar, çocuklar o zamana kadar kaynaşmış park kıvamına gelmişti, Alya aralarına giremedi. mıymıy yapmaya başladı, çocukların arasına giremedikçe stres seviyesi yükseldi. Ve sonunda "çok sıkıldımm gidelim burdan" diye ağlamaya başladı. İlk başta bir sürü yanlış şey söyleyip stresini tavan yaptım, ağlaması arttı. Sonra bu teknik aklıma geldi birden.


Dedim ki:
"Çok sıkıldın, gitmek istiyorsun"



Ağlama kesildi. Allahım çok şaşırdım bu kadar kolayca susmasına. Çok heyecanlandım:


"Üzgün görünüyorsun." dedim ve bekledim, şimdi ne demeliyim diye düşünürken o konuştu.




 "Çünkü Yiğit benimle oynamadı."






Çok mutlu oldum söylemesine, hemen anlattım geç kaldığımızı, geç kalınca onların çoktan oynayamaya başlayıp onun aralarına giremediğini, aslında Yiğit'in de onu beklediğini, ona araba getirdiğini vesaire. Okulda öğretmenlerinin "circle time" için geç kalmamızı bu sebeple istemediğini anlattım...


Sessizlik. Sarıldım. Sonra mucize oldu ve dedi ki


"Hadi anne, Yiğit'in ve babamın yanına dönelim."


Bu andan itibaren günün geri kalanında çok sakin ve mutlu geçirdi. Ben coşkudan uçuyordum. Çocuğumu mutlu edebildiğimi düşünüp daha da çok tatmin oldum. Ve aslında bu kadar basitmiş. Şimdi anlıyorum kriz anında siz sinirlenmeyin, çocuğu açmaya çözmeye çalışın denirken bu işin nasıl olması gerektiğini. Ah lütfen deneyin siz de.


Sevgiler, mutlu haftalar..

Salı, Ekim 06, 2015

Annelik incelikleri

Bu blogu tutmaya başladığım ilk günlerden beri tanıdığım çok tatlı çok becerikli 2 dünya tatlısının annesi Ayşegül, onun da kendi blogu var: www.annemahsustan.blogspot.com


2. sınıfa başlayan oğlu için her Sabah onu meraklandıracak bir süpriz yapıyor, o kadar hoşuma gitti ki not ettim kendime, size de ilham verebilir..


Detayı için tıklayın onun bloguna:













http://annemahsustan.blogspot.com/2015/09/karalama-kopyala-yapstrma.html#comment-form

Pazartesi, Eylül 28, 2015



"Merhaba Çocuklar, Benim adım Bay Major.. " diye başlayan bir klasik müzik kitapları serisi. Serinin her bir kitabında bir bestecinin eseri anlatılıyor masal şeklinde. Anlatılan masalı canlandıran müzikli seslendirmesini de ayrıca CD ile takip edebiliyorsunuz. Müthiş. Alya en çok Bach CD'sini seviyor, masaldaki şatonun karanlık bir odası var, müziği çalmaya başlayınca hemen başa alıyor CD'yi,


"-anne, karanlık odaya girmek istemiyorum şimdi."


Masalı anlatan karaktere bayılıyor: Bay Major. Başlarda kendini tanıtıyor Bay Major:


"-tam bir müzik kurduyum, nasıl kitap kurtları kitap okumadan yapamaz, ben de müzik dinlemeden yapamam."


Ben diyorum ki ben de yapamam müzik dinlemeden. Alya duraksıyor sessizce 2 saniye ve beni benden iyi tanıdığını şimdiden ispatlıyor:


"Anne, sen fotoğraf çekmeden duramazsın."


Pazartesi, Eylül 07, 2015

yeni bir okul donemi


bugun okulu acildi alya'nin. peri gibi mutluluk saciyodu etrafa. yuva veya benzerini soyleyince kiziyor, okula gidiyormus ne yuvasi. 2,5 yasinda yarim gun ile basladi "okula"; okul nedir, ogretmen nedir, kurallar nedir, neden vardir, arkadaslik sosyallik paylasmak ne demektir bunlari ogrendi, cok iyi oldu. gecen sene 3,5 yasinda tum gun basladi sonra, ogle uykusu kismi zorladi ve bir de daha disiplinli olmasi okulun, ikinci donem alisti, okul da uykuyu birakti cok iyi yapti. yazin 2 ay aradan sonra simdi ozleyerek basladi tekrar. bildiginiz kocaman cocuk gibi geliyo artik gozume, seni ozleyince ne yapicam ben diyince bana soyle cevap veren:

"videolarima bakarsin anne!"


Perşembe, Temmuz 23, 2015

değişik bir rüya


dün gece sabah karşı uyandı Alya, yanına çağırdı beni. dedi ki gayet canlı, ama kafası karışmış bir şekilde:

"- anne, boyle kızgın kızgın gözler bana bakıyor, kızgın şeyler söylüyorlardı. bu ne demek?"

unutmamak için kendi kendime tekrar ederken bir yandan da onu cevapladım:
"- birazcık ateşin var ya bebeğim, o yüzden kötü rüya gördün sanırım. ben sana sarılırsam hepsi kaybolur hiç merak etme"

sabahı ettik sonra.

akşam tekrarladım ona, dün gece noldu hatırlıyor msn diye, sadace kızgın bişiler hatırlıyodu. ama dahasını da sordu:
"kötü rüya ne demek?"
"kabus görmüşsün demek, arada olabilir öyle"
hemen babasına koştu, yeni öğrendiği kelimeyi cümlede kullanma hevesiyle:
"baba, biliyor musun ben dün gece kabus gördüm."

unutmak istemediğim, her nasıl olduysa not almaya vakit bulabildiğim zilyon detaydan sadece biri.

yeni ve zorlayan sorularla zenginleşiyor hayat, her geçen gün daha fazla yaşadığı olayları anlatma arzusu duyuyor, tabi arada bir istediğini yapabilmek için 4 yaş krizleriyle dolup taşıyoruz ama çocuk sahibi olmanın ilk ve en önemli öğretisi bu değil mi zaten, sağlıklı ve mutlu olduğun her anın değerini bilmek, biliyorsun ki 1 saniye sonra işler tam tersine dönebilir.

bir de çok güzel haberler alıyorum çok tatlı arkadaşlarımdan mutluluk dolu:

"Nazlicim, ayvakompostosu yiyorum, gerisini sen tahmin et" :)

Pazartesi, Mart 23, 2015

Bir aile geleneği olarak LakLak


"- anne, hani sen bana yapıyorsun ya, ben de miki mouse'a yapıyorum, bak!"

bana da babam yapardı, Lak Lak derdi adına, 
ablamla sıraya girerdik, hala hatırlıyorum bizi böyle ayaklarıyla havaya kaldırdığındaki heyecanımı, mutluluğumu, bi daha bi daha isteyişlerimi. 

ne güzel böyle geleneklere sahip olmak, 
sevgiyi mutluluğu çoğaltabilmek.


Cuma, Mart 20, 2015

Lego Turnuvası 2015

 Daha önce duydunuz mu bilmiyorum--umarım duymuşsunuzdur-- Bilim Kahramanları Derneği tarafından bu yıl 11.’si düzenlenen bir LEGO turnuvası var. Daha fazlasını merak edenler yapılacaklar listesine buyurun -->
 
15 Şubat'taki İstanbul Kültür Universitesindeki ayağına biz de katıldık Alya ile. Babamız turnuvada en gönüllü gönüllülerden biri olarak canla başla çalışırken, biz de babamıza destek verdik. Ama o kadar güzeldi ki böyle bir ortamda olmak, böyle güzel şeyler organize eden insanlarla, böyle akıllı çocuklarla böylesi neşeli bir ortamda yer almak insanın geleceğe dair güvenini artırıyor resmen.
 
İzmir'deki ayağında yapılan şu videodan da ne kadar renkli ve güzel bir ortam olduğunu anlayabilirsiniz:
https://m.youtube.com/watch?feature=youtu.be&v=QGgXutT5nTo
 

  
 



Biz sabah erkenden oradaydık tabi ki, ve tüm koltuklar bizimdi :)
 


Bilim Kahramanları derneği hakkında fazlası için:
 

Çarşamba, Mart 18, 2015

Tatli Ruyalar


"Yıldızlardan birinde ben yaşıyor olacağım. Ben gülüyor olacağım bir tanesinde. Ve geceleyin gökyüzüne baktığında bütün yıldızlar gülüyor gibi olacak. Dostlarin seni gulerek gokyuzune bakarken gorduklerinde delirdigini sanacak"

Antoine de Saint-Exebury


Pazartesi, Mart 16, 2015

Cicekler sundum sana seversin diye




There are three things that a child can teach an adult: 

1-To be happy for no reason
2-To be always busy doing something
3-To know how to demand, with all one's might, what one wants

Paolo Coelho

İlk yazı


4 yaşa günler kala Alya kendi adini yazdi ilk defa, sanki normal bir şeymiş gibi, sanki zaten her gün yazıyomuş gibi, benim şaşkın bakışlarım altında. Sanirim okulda öğrettiler!? Ha derseniz ki ne önemi var, sen kendi ilk yazdığın yaşını hatırlıyor msn, hayır, ama şuanda dünyanın en önemli ayrıntısı gibi geliyor. Tarihe not.



Pazartesi, Mart 02, 2015

Kütüphanedeki Aslan








Bu cumartesi çocukların müzelerin hakkını verme yaşını keşfettim, 4 yaş civarıymış. Alya çok küçükken de hep götürdüm (Bkz. Bienal, 4Kadın, 1Adam ve1Bebek ) ordan oraya koşturan bir bebekken şimdi her bir resmin önünde durup resimlerin isimlerine bakıp türlü yorumlarla müze ziyaretini daha da güzelleştirdi, denemelisiniz.

İstanbul Modern müzesi İstanbul'da en sevdiğim mekan. Ancak alt katında bir de kütüphane var ki ilk defa girdim Alya ile. Kitaplar seçtik, okuduk, yerlerine koyduk, kurallara hep uyduk, ve bir de karakter seçimleri yaptık, son günlerde okuduğumuz bir kitaptan etkilenerek: Kütüphanedeki Aslan

Bir Dolap Kitap'in Yıldıray'ı şu şekilde özetlemiş kitabı, benim de ilk okuduğumda gözlerim doldu:

"İyi Cüceler’deki bir raftan aldığımdan beri tekrar tekrar okuyorum bu öyküyü. İnsanın içini sıcacık yapıyor… Okurken bazen coşuyorum, handiyse “Kalk Hanım, kütüphaneye gidiyoruz,” diyeceğim geliyor Banu’ya."

Kitapta 2 karakter var, Bay Vızvız ile Bayan Tatlıhava. Biz onları İstanbul Modern'in Kütüphanesin'de de gördük. Hatta Bayan Tatlıhava bize çıkarken "Hoşçakalın" bile dedi. Alya'nın gözleri açıldı:

"Anne, Bayan Tatlıhava'nın bize böyle bir şey diyeceğini hiç bilmiyorduk, değil mi? Tüm kurallara uyduk, kitapları aldığımız yere koyduk, ondan herhalde, değil mi" dedi,

ve bunu bir iki kez daha tekrar etti. Benim için de bir ilk oldu, çevremdeki insanlara karakter giydirdim, onlarla ilgili tahminler yaptım, konuşturdum. Bu durumdan aldığım keyfi anlatmaya kelimeler yetmez sanırım.

Pazar, Şubat 22, 2015

Cocuklar icin Origami








Nazan Tacer'in origami kitabi bir harika dostlar. Ben cok severim origamiyi ama hep bi zor gelir ancak Nazan hanim bu kitapta o kadar basit anlatmis ve guzel detaylandirmis ki herkesin yapabilecegi hale getirmis. 4 yas aktivite icin cok tavsiye edilir. 

 


Pazartesi, Ocak 26, 2015

10 Things You Should Never Say to Your Kids

Slingomom'dan çocuklarınıza söylememeniz gereken 10 cümle ile ilgili harika bir yazı, olduğu gibi paylaştım, dönüp dönüp okuyup unutmamak için :

“10 Things You Should Never Say to Your Kids”

Çocuklarınıza asla söylememeniz gereken 10 şey. Oldukça iddialı acaba ne anlatıyorlar diye başladım okumaya. Bir baktım, anne baba olarak neler söylüyoruz, listedeki kaç tanesi ağzımıza yapışmış? diye sayıyorum.
1. Aferin!
Araştırmalara göre çocuğumuz bir şey başardığında bizim her seferinde söylediğimiz ¨İyi iş çıkardın¨, ¨Aferin benim kızıma¨, ¨Aslansın¨ gibi ifadeler bir süre sonra çocuğa motivasyon olmaktan çok onaylanma ihtiyacına sebep oluyormuş. Aklıma Aletha Solter‘ın kitabında okuduklarım geldi. Çocuğa ¨Bravo, harika¨ demek yerine başardığı şeyin ne olduğunu anlatmak gerektiğini yazmıştı. Çocuğun zekasına, yeteneğine övgü değil geçtiği yolları, kullandığı yöntemin fark ettirmek gibi. Örneğin, ¨Anne bak ne yaptım?¨ diye karşımıza geldiğinde ağzımızdan otomatik olarak ¨Aferin¨ çıkıyor değil mi? En azından benim öyle. Peki ne yapacağız? Ne kadar çok renk kullanmışsın, diye cevap vermek güzel bir örnek. Yine de içimize işlemiş, bir aferin almak hoşumuza gidiyor. Övgü bağımlılık yaratır dedikleri bu sanırım. Oysa çocuğumuzun bağımsız, kendine güvenen bir yetişkin olmasını istiyoruz hepimiz.
2. “Ne kadar çok tekrar edersen o kadar mükemmel olur.”
Bir işi daha iyi yapabilmek için tekrar gerekir burası doğru ama ağzımızdan çıkan kelimelere dikkat etmek zorundayız. Mükemmelliğe atıfta bulunmak çocukta başarı hırsı, baskısı, stresi oluşturabilirmiş. Üstelik bu ifade çocuğa ¨Eğer hata yaparsan yeteri kadar çalışmamışsın¨ mesajı gönderir diyor ‘101 Ways to Be a Terrific Sports Parent’ yazarı Dr.Joel Fish. Ne kadar çalışırsam çalışayım en iyisi olamıyorum, benim neyim var? sorularıyla kendisiyle çelişip boşuna sıkıntıya girermiş çocuk. Onun yerine neyi başardığını göstererek daha fazla çalışması için yüreklendirmeliymişiz.
3. “Yok bir şey, iyisin.”
Bir şekilde düşüp bacağını inciten ve ağlayan çocuğumuza kendini kötü hissetmesin diye ¨yok bir şeyin, bak iyisin¨ diyor musunuz? Ben diyorum. Sanki böyle söylersem daha çabuk toparlar diye düşünüp söylüyorum hele ki aslında o kadar da acımadığına eminsem. Çocuk için tahmin edilenden daha kötü bir mesaj veriyormuşum. İyi olmadığı için ağlayan çocuğa, ¨sen bilmiyorsun ben biliyorum canın acımıyor¨ diyormuşum. Oysa bizim anne baba olarak yapmamız gereken hislerini anlamak ve hisleriyle baş etmesi için yardımcı olmak. Böyle zamanlarda onu kocaman kucaklamak ve ¨bayağı yüksek bir yerden düşmüşsün acıması çok doğal¨ demek yeterliymiş çocuğun iyi hissetmesi için.
4. “Çabuk ol!”
Okula gitmek için hazırlanan, kahvaltısını bitirmeye çalışan çocuğa ¨Çabuk, geç kalacaksın¨ diyerek onu zorlamak strese sebep oluyormuş. Gereksiz bir yarışa sokuyormuşuz. Bunun yerine sesimizi yumuşatıp ¨Haydi çabuk olalım¨ dersek aynı takımda olduğumuz mesajını verirmişiz ¨Baby Minds¨ yazarlarından Dr. Linda Acredolo’ya göre.
Her sabah kahvaltıyı bitirmesi için kaç kere ¨Çabuk Ol’¨, ¨Geç kalıyorsun¨, ¨Geç kalacaksın¨ ¨Geç kaldın¨, ¨Bravo, yeme o zaman¨, ¨İyi tamam geç kal¨ dediğimi bilmiyorum. Doğru yaptığım hiçbir şey yokmuş bu maddeye göre. Bir de böyle sakince demeyi deniyeyim, hiç aklıma gelmememişti. :-?
5. “Diyetteyim”
Ben hep diyetteyim. Gerçi bu aralar o kelimeyi kullanmıyorum. ¨Şekersiz besleniyorum¨ diyorum, tartıya çıkmıyorum. Ama eğer çocuğunuz her gün tartıya çıktığınızı görüyor ve şişmanlık hakkında konuştuğunuza şahit oluyorsa ¨sağlıksız görüntü¨ fikri oluşabilirmiş kafasında. Diyetlerden konuşmak yerine ¨Bunları yiyorum çünkü kendimi daha iyi, daha sağlıklı hissetmeme sebep oluyor¨ demek iyi olurmuş. ¨Spor yapmalıyım¨ ifadesi de şikayet olarak olumsuz algılanabilirmiş çocuk tarafından. Bu sefer de ¨Hava harika, gidip biraz yürüyüş yapacağım¨ demek gerekirmiş.
İyi mi yapıyorum kötü mü bilmiyorum ama devamlı beyaz şekerin, şeker eklenmiş gıdaların çok sağlıklı olmadığını tekrarlıyorum evde. Sık sık değil arada sırada yenmesi gerektiğini söylüyorum. Bana sorduğunda ise ¨Ben istemiyorum, şeker zararlı bir şey¨ diyorum. Geçenlerde Koray isyan etti hatta ¨Anne bana zararlı şekerli kek yap lütfen¨ dedi :)
6. “Ona paramız yetmez.”
Yeni çıkan bir oyuncağı görüp istediğinde ¨O kadar param yok¨ dediğimiz çok olmuştur. İşin kolayına kaçmakmış bu ¨Kids and Money¨ kitabının yazarı Jayne Pearl’e göre. Böyle söyleyerek verdiğimiz mesaj ise oldukça acıklıymış: ¨Cebimdeki parayı kontrol edemiyorum¨ Çocuklar için oldukça korkutucu olmalı. Bu arada 9-10 yaşındaki bir çocuk korkmak yerine, eve alınan herhangi bir şeyi örnek olarak gösterip paramız olmadığı yalanına(!) inanmayacaktır elbette. O zaman ne diyeceğiz? Eğer oyuncağı gerçekten almak sizin için boşa para harcamak ise verilecek cevap şu olmalıymış: ¨O oyuncağı almayacağız çünkü paramızı evimiz için daha önemli şeyler satın almak için biriktiriyoruz¨
7. “Yabancılarla konuşma.”
Nasıl yani? Yabancılar tehlikeli olabilir, bize zarar verebilir. Ama bazen çocuklar tanımadıkları halde kendilerine samimi yaklaşan, iyi davranan, şeker veren birini tehlikeli görmeyebilir. Ya da yardıma ihtiyacı olduğunda polisi, güvenlik görevlisini yabancı olarak algılayıp gelecek yardıma direnç gösterebilir. Büyük kafa karışıklığı bu herkes için. Bunların önüne geçmek yerine senaryolardan bahsetmeliymişiz. Örneğin, tanımadığı biri şeker verip kendisini eve bırakmayı önerdiğinde ne yapması gerektiğini anlatmalıymışız. (Tüylerim diken diken oldu yazarken bile) Tanıdığı herhangi biri de zarar vermek isteyebilir. O zaman ne yapacağız? Ne önlem alacağız. Burası bende soru işareti. Bunların dışında herhangi biri, tanıdığı veya tanımadığı, kendisine yaklaşıp rahatsız edici, huzursuz edici hareketlerde bulunursa hemen anne babasına haber vermesi gerektiği tembih edilmeli.
Anne baba olmak çok zor. Aynı anda düşünmek zorunda olduğumuz yüzlerce şey var. Çoğu da endişe verici.
8. “Dikkatli ol.”
Parkta sallanan, top oynarken koşan, bir duvarın üstünde dengede durmaya çalışan çocuğa dikkatli olmasını öğütlemek aslında tam tersi bir etkiye sebep olurmuş. Düş! demek gibi bir şeymiş. Çocuğu ayakta kalmaya değil düşmeye konsantre olmasına neden olurmuş. Eğer gerçekten endişe ediyorsak ona bunu belli etmek veya söylemek yerine yakınında durup düşme ihtimaline karşı önlem almak en iyisi. Ben aynen böyle yapıyorum da Sarp tam tersine bütün endişesini belli edecek şekilde ¨Düşeceksin¨ diyor.
9. “Yemeğini bitirmeyene tatlı yok.”
Geldik bizim konumuza. Koray yemeğin ortasında dondurma pazarlığı yapıyor biz de ¨O tabak bitmeden yok!¨ diyoruz. Bunu söylemek ana yemeğin gerçekten de sıkıcı, dondurmanın da harika bir şey, ödül olduğu mesajını veriyormuş. Aslında benzer kelimelerle mesajı olumluya değiştirmek mümkün: ¨Önce yemeğimizi yiyelim sonra da tatlımızı alalım.¨
10. “Bırak yardım edeyim.”
Legolarla yüksek bir kule yapmaya çalışan veya bir yapboz’u bitirmeye çalışan çocuğumuza yardım etme isteği bastıramadığımız bir his. Oysa zamanından önce veya o istemeden işin içine girmeye çalışmak onun kendine güvenini sarsacak, her zaman başkalarının yardımına ihtiyaç duymayı alışkanlık haline getirecek bir hareket. Tek başına bir işi başaramayacağını zannedecek daha da kötüsü. Böyle zamanlarda yardım etme isteğimizi şu şekilde yönlendirebilirmişiz: ¨Sence büyük parçayı en alta mı koysak? Ne diyorsun, deneyelim mi?¨

Yazının kaynağı: www.parents.com

Ayrıca buradan linke ulaşabilirsiniz.
http://www.slingomom.com/aile-2/coluk-cocuk/cocuklara-soylenmemesi-gereken-10-sey/

Perşembe, Ocak 15, 2015

söylemeyin...

 

"anneme reklamcı olduğumu söylemeyin o beni bir genelevde piyanist sanıyor" isimli bir kitabı kaçınız ne olduğunu bilmeden alır? ben almıştım. reklamcılıkla ilgili olduğu belli ama bu kadar da sadece o sektördekilere hitap ettiğini tahmin edememiştim, ismi ilgi çekiciydi. tabi ki bir kaç sayfa sonra sıkıldım. bırakış o bırakış. ama bu ismi hiç unutmadım.

ertesi sabah bir sunumum olduğunu alya'ya anlatmaya çalışırken doğal olarak pek bir anlam ifade etmeyince "sunum" kelimesi, bugün okulla birlikte tiyatroya gitmelerinden esinlenerek tiyatroya benzettim sunumu. kendimi de tiyatrocu olarak tanıttım tabi. "saçmalama anneee" dese de devam ettim. sizce de benzer değil mi. kalabalık bir grup önünde "şov" yapma bir nevi. üstelik gerçek bir tiyatroya da dönüşebilir istenirse. bu şekilde düşünmek de hem daha eğlenceli.

diyeceğim o ki:

"kızıma uluslararası bir şirkette finansçı olduğumu söylemeyin, o beni sahnelerden inmeyen bir tiyatrocu zannediyor" :)

eğlenceli bir hafta olsun, yüzünüzden gülücükler eksik olmasın..

Pazartesi, Ocak 05, 2015

Benim de merak ettiğim sorular


- Niye periler gibi uçamıyoruz?
 
- Neden büyüdüğümüzü anlamıyoruz?
 
- Niye çiğnemeden yutamıyoruz?

- Neden kaplumbağalar farklı şeyler yiyor bizden?

- Mantarların zehirli olduğunu nasıl anlarız?
 
- Bulutlar yağmur yağdırıyor ya, yağmur dursun istiyorum,
bulutları nasıl yok edebiliriz?
 
- Rüyalarda gerçekten arılar olur mu?

- Anne iki seçeneğin var, ya öldür ya korkut! (sivrisineği)
Hangisini seçeceksin anne?

- Gerçekte arıların sarı çizgilerini neden göremiyoruz?

- Polisler ne yapar?

- Biz öldükten sonra başka insalar mı gelecek dünyaya?
(Evet duyduktan sonraki cevabı : "Ama ben çok seviyorum dünyamızı")
 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...