Ee artık büyüdü çocuklar, kendi oyun grubumuzu kuralım dedik, o gelemedi bu geldi derken biz 4 çocukla aylar! süren gayret sonucu toplanabildik. Sırasıyla 11,18,19 aylık 3 bebek ve 3 yaşında bir kabına sığmaz abi. Biz vardığımızda eğlence başlamıştı, bizi kapıda ilk karşılayan ikizlere hamile olduğu süpriziyle canım Susu'mun ikizi oldu, sonra 3 yaşındaki abi geldi, ardından 19 aylık Özge ve en arkadan da müthiş bir hızla emekleyen 10 aylık Yiğit geldi! Günün geri kalanı da hep bu sırayla takip etti herkes birbirini.
Veteriner arkadaşım canım Susu'nun evinde buluştuk. Buluşmadan önce bilmiyordum ne kadar doğru bir adres seçtiğimizi, evin her köşesi tam bir oyun alanı! Park yatağındaki toplar hepsinin favorisiydi, park yatağının içine girdiler çıktılar, bir daha girdiler, onlar girdi toplar çıktı, toplar girdi onlar çıktı şeklinde denemediğimiz kombinasyon kalmadı.
Hepsi birbirini taklit etti sürekli, en şirini birbirlerine isimleriyle hitap etmeleri idi. Özellikle Yiğit için ki en minik haliyle hiçbir şeyden geri kalmıyordu çok büyük gelişmeler oldu, sadece görmesi bile yetti. Yanlız odasındaki rafların tırmanılabilir olduğunu göstermeleri sanırım Susu'nun pek hoşuna gitmedi. :)
Ardından salondaki geniş alanda yere yığılan oyuncakları ve kitapları bir bir elden geçirdiler. Derkeen kedileri keşfettiler, Susu'nun yatak odasının balkonunda yaşayan 2 tatlı bembeyaz kedi. Kediler çıktı bu sefer de dışarı, ama bilin bakalım ne oldu, kediler korktu bizimkilerden, başta kediler bunları kovalarken olay tersine döndü bizimkiler kedilerin üzerine zıplayacak diye ödümüz koptu--vardı böyle bir potansiyelleri!
Alya bile sevdi kediyi--normalde korkmuyorum ben, ama gidip ellemek de başka bir şey, Alya'yı hep kedi-köpek ellenmez diye öğretirken gel de sen şimdi açıkla : "bir tek Yiğit'in kedisini elliyoruz, başka kediyi ellemek yok." Neyse ki henüz "neden" sorusu lügatımıza girmedi.
Gün nasıl bitti hiiiç anlamadık, hepimizin aklından 4 çocuklu olmak böyle bir şeymiş demek diye geçti ve herkes şuan sahip olduğuna şükretti :)