Çocuktan sonra yolculuklar da hayatınız gibi değişime uğruyor. Daha önce Eskişehirde aynısını yaşamıştık, hayvan ya da hayvan figürü gördüğümüz yerde kendimizi kaybediyorduk ailecek. Tayland'da da özellikle planlamasak da önümüze çıktı hayvanat bahçesi! Fillerin ülkesinde zaten bir fili sevmesek/beslemesek olmazmış!
Dusit Palace denen Avrupai bir sarayın yanında dünyanın en büyük tik ağacından evi ve Dusit hayvanat bahçesi bulunuyor, ve şansa(!) pazartesi olduğu için diğer ikisi kapalı bir tek hayvanat bahçesi açık. Tüm günü burada geçiriyoruz, ortadaki gölün çevresinden dolanıp Bangkok'un geri kalanında olduğu gibi gür ve kadim ağaçların arasından geçerek görmediğimiz hayvan bırakmıyoruz. O günden sonra ve 2 ay geçmiş olmasına rağmen hala, file mama yedirdiğimiz aktive sonrası eğlencemiz oluyor şu diyalog:
"Alya fil ne yapıyor?"
"Hammm"
"Alya maymun nasıl ses çıkarıyor?"
"uuh uuh uuh"
Ama diğer yandan da insan çok üzülüyor tasmalar içinde bir nevi hapisanede olan bu canlıları gördükçe. Hayvanat bahçelerini neden sevmediğimi hatırladım, tabi hayvanat bahçesinde Alya'nın gösterdiği heyecanı gözlemlerken değil, ama sonra, bu fotoğraflara baktıkça daha çok. Daha gelecek gezilerimizde de inşallah çok hayvanat bahçeleri var gibi geliyor bana :)
Çok güzel ve büyüleyici bir şehir, insanda Asya'yı daha fazla dolaşma isteği uyandırıyor. Tayland hakkındaki diğer fotoğrafları görmek isterseniz burada.