Pazartesi, Aralık 26, 2011

Kırmızı Şemsiye




Babannemizin kitabı Kırmızı Şemsiye devlet tiyatrosu tarafından oyunlaştırıldı, ve ma-aile olarak Kırmızı Şemsiyenin prömiyerine gittik haftasonu. Şahane renkli, kitabı kadar eğlenceli bir yapım olmuş, çok beğendim. Şimdi turneye çıktılar Anadolu'ya, ama İstanbul'a tekrar gelecekler. Bir yerlerde yakalayabilirseniz mutlaka görün derim.
Yine biraz endişeliydik girerken oyuna, klasik müzik dinleyen bebek tiyatro haydi haydi seyreder di mi! :) Alya gözünü ayırmadan seyretti, pek beğendi sanırsam :) Tabi hareketler azalıp da diyaloglar başlayınca bir mırıldanma başladı bizimkinde babasının kucağında ama genel olarak çok iyi bir seyirciydi yaşına! göre, çok mutluyum. Hele tiyatroda yorulup da sonrasında saatlerce uyumadı mı, benden mutlusu yoktu. Hep gidelim, her haftasonu bir oyuna gidelim istiyorum şimdi. :)

Cumartesi, Aralık 24, 2011

Blogger Discovery: 79 Ideas

Very inspiring blogger from Prague, she's collecting all the beautiful and creative photographs mostly on decoration, but also all the other pretty things from all over the world.

From her own words, to give an idea of who she is:
an incorrigible optimist! I love cappuccino, softball, typography, decoration, fashion, design, handmade stuff and A LOT more. For me there is nothing better than having a nice calm Sunday with my family.

I have a master’s degree in History, but I work as a graphic designer and one good sunny day when I grow up I will be a photo stylist.

Every day I see so many pretty things in the Internet – interiors, art, fashion, styling, decoration … so I’ve decided to create “79 ideas” as a place where to collect all these lovely things which I discover. And that’s why one day after many many years my blog will be the most beautiful blog in the world :) 




Cuma, Aralık 23, 2011

Oda Müziği ve Alya!


Her sene Alman konsolosluğunda çalışan Ulrich evinde yılbaşı daveti veriyor, oda müziği konseriyle başlayan gece harika bir yemekle devam ediyor. Bu sene de Borusan Quartet'in yarım metre ötemizde çalacağı geceye davet ettiğinde Ulrich bizi hiç düşünmeden
"-Geliyoruz!" dedik, ve sonra düşünmeye başladık Alya'mızı ne yapacağımızı. Geride bırakmak istemiyoruz genel olarak onu, gittiğimiz her yere götürme sevdalısıyız. Üstelik geceleri artık sıkça uyanıyor, bir sıkıntısı varsa saat başı neredeyse! Ama klasik müzikte 8 aylık bir bebek düşüncesi çılgınlık. Evet evet tamamen çılgınlık. Gecenin dünyalar tatlısı evsahibi Ulrich ve eşi Sabine'in kapıda bizi kucağımızda Alya ile gördüğünde verdiği sessiz tepki de buna benzer bir şeydi--korkuyla karışık dehşet.

Gündüz fazlaca uyumasına rağmen(uyku uykunun mayası gerçekten!) oraya uykulu gözlerle ama karnını son dakikada arabada doyurmuş şekilde girdik, bizimki meraklı gözlerle çevreyi ve insanları süzmeye başladı. 1 saat böyle geçince haliyle yoruldu, konser başlarken herkes yerine oturduğu sırada kararsız bir şekilde ben bir(hop) oturup bir(hop) kalkıyordum yerimde, gık dese hemen dışarı çıkaracaktım. Derken Ulrich konuşmaya başladı, bizimki dikkat kesildi, arada alkışlarla fln bayağı bir eğlendi kendi çapında. Derken konser başladı, 3 keman 1 çello. Ben kelimenin tam manasıyla diken üzerinde ve kapının önünde oturmaktayım, tıslasa fırlayacağım. Ben kendim müzikten zevk alabildim desem yalan, hafif sallanırken "-şimdi uyusa ne muthiş olur" diye hayal kurmaktayım. Ama Ulrich'i dinlerken nefes bile almayan ufaklık müzik başlayınca hareketlenmeye, sağa sola bakınmaya başladı. Ne operalar ne klasik müzikler dinle(tt)im hamileyken, Rockçı benim kızım! :)
Neyse en azından 1 şarkı dayandı, şarkı bitip de alkış başlayınca sesle gaza gelen bizimki aaaııh gibi bir ses çıkarınca fırladım korkudan, çıkış o çıkış. Arka odada uyuyarak geceyi sonlandırdık.
Efendim ilk konser maceramız/çılgınlığımız böylelikle sonlandı, buna da şükür :)

Perşembe, Aralık 15, 2011

Arıza

Pazartesi gününden beri ilk yaptığım şey perdeleri açmak. Patronumun perdelerini. Çünkü pazartesiden beri artık onlar artık benim de perdelerim :) Yeni bir odam var, onun odasına bakıyor, toplantı yaptığı koltuklara, ve gerisindeki ada/deniz manzarasına. Toplantılarına "time keeper" olmaya aday oldum, ciddiye almadı... İlk defa odam olacak diye pek bir heyecanlıydım başlarda. Yıllarca etrafa "expose" olan kubiklerde çalışanlar anlarlar odanın kıymetini, kendi alanının olma özgürlüğünü. Şimdi ise patronla gözgöze bu satırları yazarken banka veznesinden hallice odamda "kendi odama sahip olma sevincini" tekrar bir gözden geçirmekteyim.

Bazen ofise girdiğim andan itibaren eskiye gidiyor aklım, Alya öncesine. Ofis ortamının rutin hayatını sorgulasam da yaptığım işten keyif aldığım/sosyalleştiğim bir ortam olan mekan, şimdi nasıl da gözüme batmaya başladı, anlamsızlaştı, sadece para için geliyormuşum gibi hissetmeye başladım öyle böyle değil...

Geçenlerde sosyal medyada bir arkadaşım yazmış:
"-Çocuk da yaparım kariyer de lafını bir erkek çıkarmadıysa ne olayım" Kesinlikle katılıyorum. Laf erkeklerden açılmışken kadınlar daha titiz daha sebatkarlar ama erkekler pratik ve stratejik zekalarıyla insan ve iş yönetimi konusunda daha iyiler iş hayatında kadınlara göre. Bence. Her kadın illa ki bir erkek yöneticiyi ister, boşuna değil. Ve bir de araba kullanımı konusunda erkekler daha iyiler bunun konumuzla bir ilgisi yok :)

Patron kıllandı galiba, kendime kendime gülüşümden mi ne, hadi biraz-cık da iş yapayım, sene sonu malum yoğunuz. :P

Çarşamba, Aralık 14, 2011

BüfBüf

7.ay muayenesinden beri 2 görüşmedir doktorumuz heceleri soruyor, meme/mama var mi? bebe/baba var mi? gibi. Alya'nın ilk hecesi dedede/dadada oldu 6 ay civarı. İlk doğduğu günden beri herkes Alya'yı ismiyle çağırırken akıllı dedemiz "-dede" "-dede" diye alıştırma yaptırıyordu Alya'ya! Bu hafta da bebe/baba hecesine başladı, ve başka bir şey demez oldu, varsa yoksa biraz da dışarıya tükürme hareketi ile birlikte büf haline gelen b harfi baskılı hece ağzında. O sebeple bu hafta Alya'nın adı büfbüf oldu ev içinde :)

Buarada bizim BüfBüf'ün 3. dişi alttan çıkmıştı yine ama sanırım artık üst tarafın sırası geldi, sürekli bir dudağını ısırma halinde buaralar şekil 1.A daki gibi. Sanırım bu diş bir serüven, bununla yaşamayı, uykusuz ve huzursuz gecelerle barışmayı tez zamanda öğrenmeli.

Büyüme Atağı

Arkadaşım Aybala, Alya'nın ilk arkadaşlarından Yiğit Alp için dedi ki:
"-Büyüme atağı geçiriyor, çok huzursuz."
"O de ne ola ki?" dedik. Sonra 7. ayda Alya'nın kilo alımı iyi olmasına karşın boyu hiç uzamayınca doktorumuz da benzer bir şeye değindi:
"-Merak etmeyin, bebekler 1 günde bile büyüyebilirler."

İngilizcede de Growth Spurts denilen Büyüme Atakları, bebeğin birden kısa bir sürede büyümesi, bunun için normalden fazla emmek istemesi, normalden fazla uyumak ya da huzursuzluk yüzünden uyanık kalmak istemesi. Anneler genelde tedirgin olabiliyormuş bu dönem süt mü azalıyor acaba bebek çok emmek istiyor diye. Ama bu ataklar 1-2 gün gibi çok kısa sürdüğü için süt mü azalıyo yoksa atak mı geçiriyor çocuk anlaşılıyormuş. Genelde 2,3 ve 6. haftalar ile 3, 6 ve 9. aylarda görünüyor bu ataklar.

Şimdi geriye dönük düşünüyorum da, Alya'nın kimi zaman "uyku günleri" oldu, normalde yarım satten fazla gündüz uykusu uyumayan bebek 1-2 saat uyudu. Bir de body'leri birden küçük geldi, bir sonraki aya ait giymeye başladı. pek sorgulamamıştım, bebek bu, günü gününe uymuyor işte diyip geçmiştim. Aslında herşeyin bir açıklaması var :)

Pazartesi, Aralık 12, 2011

Yeni bir gün, yeni bir hafta, yeni bir ay


Bakmaya doyamadığım oyuncak bebek kıvamındaki pozlarından biri daha. Bu blog gittikçe bebek odası hissiyatına dönüştü benim için, varlığından mutlu olduğum, arada açıp açıp fotoğraflara baktığım bir yer...

Zaman geçiyor hızla, 8 aylık oldu Alya, 3. dişi de patladı, tutunup kendi kendine ayağa kalkmaya başladı, bunu başarıyor diye bizimkinin sevincini görmeniz lazım. Bir şey yapması da gerekmiyor, sadece hep ama hep ayakta durmak istiyor... Her bir gelişim bizim için başka bir kolaylık sağlarken diğer yandan da alarm çalıyor tabi. Geçen gün saat 5 uykusundan uyandığında odaya girdiğimde yatağının kenarına tutunmuş bakınıyordu, şok geçirdim bir an için, sonra hemen yatak bir seviye daha indi, ve artık hiiç yanlız bırakamıyoruz :)

İyi haftalar herkese.

Perşembe, Aralık 08, 2011

Blogcu Keşfi : Defneyle Yaşamak

Bundan böyle çok beğendiğim yerli/yabancı blogcuları paylaşmaya karar verdim, yaratıcı, ilham veren, her gün acaba ne yazdı ne çizdi ne fotoğrafladı diye merak ettiklerim. Bazen oradan oraya sürüklenirken karşıma çıkıyor güzel insanlar, güzel işler, kaydetmezsem kaybediyorum sonsuza kadar. Bu sefer kaybetmedim, ismi kazındı aklıma--çok ender olur:

Defneyle Yaşamak. Nasıl keşfettim bilmiyorum. Bir kere girdim bloga, fotoğraflara bittim önce, bir daha bir daha döne döne baktım. Biraz vintage, doyasıya renkli, baştan sona pozitif enerji dolu. Sonra yazıları okudum, çok gerçekçi ama anlatımı soft ve masalsı, kızıyla diyaloglarına bayılıyorum, bir de tazecik ve naif bir beynin dünyayı algılayışına. Onlardan öğrenmemiz gereken/hatırlamamız gereken çok şey var.

Tanıştırayım sizi, Tuğba, kendi kaleminden:
"-Daktilo severim. Eski kahve fincanlarını. Kahverengi sayfalı eski hamur kokulu defter sayfalarını. Taze çekilmiş kahveyi. Kuş resimlerini. Avizeleri. Çikolatalı dondurmayı. Yanına da illa bi top karamel katıp kaçamak yapmayı. Yüksek sesle müzik dinlemeyi. Kurdeleleri. Yaka iğnelerini. Şeftali rengi yanakları. Turuncu saçları. Denize bakmayı. Kozalak koklamayı. Güm güm davul ritmini. Dönenceleri. Atlı karıncaları. Müzik kutularını. Loş ışığı. Mumları. Ama en çok vanilya kokanlarını. Papatyaları. Fesleğene elimi sürmeyi. Limonlu çheese cake’i. Tatlandırıcılı sabah kahvesini. İllustrasyonları. Keşke çizebilsem’in hayalini kurmayı. Dekorasyon dergilerine bakıp iç çekmeyi. Bir de gözüme yeşil kalem çekmeyi. Melekleri. Eski resimleri. İnciri. Kuru portakalı. Çikolata kaplı çifte kavrulmuş lokumu. Zıt renkleri beraber giymeyi. Giydiğimde uyumsuzluğa rağmen iyi hissetmeyi. Şakağıma kondurulan öpücükleri. Asansör müziklerini. Cif kokusunu. Kokinaları. Yeni yıl ruhunu. Çizgi filmleri. Hediye almayı.  Hediye vermeyi. Meşe palamutlarını. Ispanağa yumurta kırmayı. Londra’nın sabah soğuğunu. İngiliz aksanını. Hatta Kuzey İngiltere aksanındaki ritmi. Pikapları. Ay başında alınan dergileri. Babannemin kurabiyelerini. Sevgilimin şef bıçağıyla mantar dilimleyişini. Kızımın seni çot seviyorum diyişini…
Benim işte. Biraz benden, biraz bizden anlatıyorum. Anlatırken de hopluyorum çoğu zaman. Hüzün olsa bile içinde bu böyle. Aman parantezimi açayım da…"




http://www.defneyleyasamak.com/

Çarşamba, Aralık 07, 2011


Akşam saat 11. Koca yok evde, büyük maç var ya. Minik bebek ise uyuyor. E o zaman benim işim ne ayakta, yat uyu değil mi. Değil. Burada bir de son aylarda sadece anne ve eş olagelmiş bünyenin altına gizlenmiş bir ben karakteri var ki arada kendi başına da kalmak, kendi kendi ile de olmak istiyor-muş meğer. Çok yorgunum, koysam kafayı anında giderim ama ruhen buna da  uyku kadar ihtiyacım var.
Hala günde 5, gecede 2 öğün emzirdiğim için 3 saatten fazla uzak kalamıyorum Alya'dan doğduğu günden beri. Zaten ben de istemiyorum, hemen aklım ona gidiyor. Ama ama ama... Ama anneliğin başladığı ilk saniyeden itibaren çelişkilere de "sign up" etmiş bulunuyorsun otomatikman.
Bebeğimden ayrı kalamamamda geldiğimiz son nokta kucağımda onunla tuvaletimi bile yapmış olmamdır sanırım! :) Şikayet olarak değil de bunu da yaşadık birlikte diye neşeli anılar hazneme kaydettiğimden söylüyorum. Hepsi geçiyor nasılsa, hızla. Yanlızca bebeğimi doyasıya yaşamaya çalışırken kocaya ayrı  kendime ayrı zaman ayırabilirsem resim bir bütün oluyor sadece.
Bazen bu akşam gibi bazen de sabahın 4'ünde oluyor bu, resmen sabaha daha az uykuyla ama daha enerjik kalkıyorum.

always one step behind...

every single day
every word you say
every game you play
every night you stay
i'll be watching you

Salı, Aralık 06, 2011

İlk defa parkta

Hava bahardan kalmaydı cumartesi. Soluğu aldık dışarda, yine. Oturuyor Alya evet bir süredir ama parkta salıncak için daha erken-sanıyordum. Unutuyorum kızım 8 ayını doldurmak üzere 2 gün sonra. Hadi bir deneyelim dedim. Oturdu bizimki. Kapattım önünü. Önce bir heyecanlandı, sevinç çığlıkları... Sonra keşfe başladı her zamanki inceleyen bakışlarıyla, bir sağa bir sola sonra tekrar sağa. Ve tabi ki sonra da tadına bakma faslına geçti, önüne/eline geçen herşeye ama herşeye yaptığı gibi! Nasıl atladım ağzı değmesin diye oraya, kapaklanıyordum yere neredeyse :) Belki de bırakmak lazım alsın mikropları ne kadar erken o kadar iyi, yapamıyorsun işte kolay kolay. Epey bir sallandı ama sonra baktım salıncağın üzerine engel olarak koyduğum elime sarıyor, feci keskin! dişlerle, kalkmak zorunda kaldık. Sanırım en güzel dönemi bu, ne otururken ne kalkarken var bir itiraz, ne dersen nereye dersen geliyor/yapıyor, hayat anneye güzel böyle :)

Cuma, Aralık 02, 2011

Çalışan Anne Sendromu-II


Yarım gün-cük. 1-2 saat-çik. Gibi düşünüyor insan di mi. Değil. Eve döndüğümde öğlenleri, sanki saatler geçmiş gibi geliyor-du zaten. Bazen. Annemin hiç uğrayamadığı günler mesela. Bugün en istemediğim şeylerden biri de oldu, eve döndüğümde bakıcımız heyecanla:
"-ikinci posta dişleri de patlamış gördünüz mü!?" diyiverdi.
Hızla soyunmaktaydım ki yaka paça açık bir şekilde Alya'ya doğru koştum.
"-hayır görmedim!" diye içimden geçirirken "-evet gördüm tabi ki" çıktı ağzımdan. Ben annesiyim, ilk önce benim görmem lazım herşeyi! Herşeyi! gibi takıntılı bir ruh halinde olduğumu farkettim. Baktım gerçekten de haftasonu gördüğüm beyazlığı kasdetmiş patlamış derken, rahatladım. Şimdilik. Bir sonraki yeniliğe kadar.

1 ay-cık daha uzattım yarım günlerimi, şimdi kara kara bahane düşünüyorum 1-2 ay-cık daha uzar mı acaba diye. İtiraf ediyorum, sabahları işte problem çözücü olmamı gerektiren yeni pozisyonumdan, yeni odamdan keyif almıyor değilim. Ama bu içinde olduğum ikilem nasıl çözülecek çıkamıyorum işin içinden. Hayatta problem çözmeye bayılan ben, kendimi bir problemin ortasında kaybolmuş hissediyorum, çıkmaz sokakta tıkıldım kaldım sanki. Aylardır çiğnediğim aynı sakızı çiğnemeye devam...

Cuma, Kasım 25, 2011

Mutlu Banyo Zamanı

İlk günlerden beri keyif aliyor Alya banyodan, sudan. Hatta ağlama krizlerinde susturucu etkenlerden bir tanesi, o derece! Ama ne zamanki oturmaya başladı ve ne zamanki gördüğünüz file zamazingosunu keşfettik artık çok da rahat oluyor banyo yaptırmak. Üstelik ben tek başıma yaptırdığım için onu bir kere oraya oturttuktan sonra havluydu şampuandı gibi hazırlıkları tamamlayabiliyorum banyoya başlamadan önce. Bir de arkada müzik açıyoruz. Şarkı söyleye söyleye bir banyo tutturuyoruz, hangimiz daha mutlu kestirmek zor :)

Yazdan beri--demek ki 4 aydan beri her gün-- banyo yaptırıyorum Alya'ya, ve her seferinde şampuan yapıyordum. Önce çenesinde sonra da vücudunda görünen kırmızı lekeler yüzünden gittiğimiz cilt doktoru egzama teşhisi koydu, maalesef 3 gün kortizonlu krem sonrası şimdi her gün fizyolojik krem ile nemlendiriyorum cildini. Buna ek olarak her gün banyo yaptırsam bile şampuan kullanmamamızı önerdi, cildi kuruttuğu için. Gece rutinimizin önemli bir parçası olduğu için aynen dediği gibi yapmaya başladık, sadece haftada 1 gün şampuan, geri kalan günler suya girip gördüğünüz gibi oynayıp çıkıyoruz. Sonrasında sıcak masaj karnına, ve emme sonrası bir güzel uyku. inşallah, maşallah. :)

Ekleme(02/22/12): Filenin markasi : Sevi baby, e-bebekte bulabilirsiniz.

Perşembe, Kasım 24, 2011

İçgüdüler

Alya memede uyuma alışkanlığını 1. ayda bırakmıştı. Sonraları krize girdiğinde, sakinleştirmeye çalıştığımda dahi ilgi göstermiyordu. Ama 4. ayın sonuna yaklaşmaktayken ve de özellikle okuduklarım hep bu sırada artık uyku düzeninin oluşmuş olmasına işaret ediyorken tekrar bir memeye dönüş/memede sakinleşme/memede uyuma/oyalanma durumları baş gösterdi. Kitaplarda yazanlar, "meli" "malı" lar güzel de gerçek hayat hiç de kitaplardaki gibi değil, öyle olmadığını farkedince insan sükut'u hayale uğramaması içten bile değil.

Hamileliği boyunca bin türlü kitap okuyan, doğumu icin ebe tutan, pilates yapan son derece dikkatli, özenli ve merakli bir arkadaşım bebeği 5-6 günlük iken beni aradi: "-3 saattir ağlıyor, kocamı emzik almaya gönderdim, sen ne zaman emzik başlamıştın? Başka ne yapabilirim bilmiyorum" diye ağlarcasına yanıt arıyordu. Çünkü kitaplarda okuduğu hiç bir şey fayda etmemişti bebeğini susturmak icin. Ve bundan sonra kitap okumayacağını söylüyordu yenilmişlik hissi ile. Bebeğini kendi yatağında yanına pararlel yatırarak emzirsin, hem kendisi uyusun hem de bebek emerek uyuyakalsın diye önerdiğim için sonradan kaç kere teşekkür ettiğini sayamadım. Tecrübe:1 Kitap:0

Uyku konusunda mesela diyorlardı ki 4'ten sonra uyutma, gece uykusuna zor yatıyor. 1-2 denedim Alya için, baktım krize girerek zor uyuyor gece, sonra kendi ritmine bıraktığımda anladım ki Alya gün içinde 3 saatte bir yarım saat uyuyup uyanıyor, gece de 5-6 arası bir yarım saat uyursa 8de gece uykusuna sakin ve mutlu dalıyor. Bu da bizimkinin biyoritmi, hiç kimseninkine uymuyor, ama siz ona uyduğunuz sürece de sakinleşiyor bebeğiniz.

Olması gerekenler iyi güzel de her bebek şahsına münhasır oluyor, bir iki denemeden sonra çok da zorlamamak gerekli. En önemlisi bence içgüdüler. Bebeğinizi dinleyin/gözlemleyin, onu sakinleştirecek/mutlu edecek/uyutacak en güzel şeyi siz kendiniz keşfedeceksiniz eminim.

Salı, Kasım 22, 2011

güneşin çocukları

bugün güneşi görünce kış mış dinlemedik, hemen taktık kukuletalarımızı ve kendimizi dışarı attık. 4 damla yapayına doğal D vitamini katkısı. Alya kimi görse ellerine sarılıp "yürüt beniii" dediği bir aşamada, bol bol ihtiyacımız var bu vitamine.

Pazar, Kasım 20, 2011

Organik Gıda


6. ayda katı gıdaya başlanırken kaçınılmaz olarak karşılaşılacak durum organik gıdalar. Yanlız doktorumuzun organik gıdalar için söylediği "-bilmiyorum ne kadar dolu bu kavramın içi" yorumuna katılmamak elde değil. Önümüz arkamız sağımız solumuz organik olduğunu iddia! eden ürünlerle dolu, ispatlamak da pek mümkün değil...
Yine de doktorumuzun da aynen söylediği gibi kendimizi hırpalamadan bulabilirsek organik verelim dedik. Sonra bir arkadaşımızın önerisiyle http://www.organikce.com/ un standart paketlerini sipariş vermeye başladık. Hem düzenli alışveriş yapamayan bizim gibi bir yapıdaysanız evinize her hafta düzenli o haftanın en taze sebze meyvesi geliyor ailecek organik! yemiş oluyorsunuz, hem de siz koşturmacadan sipariş veremeseniz bile onlar her hafta düzenli arıyorlar tekrar istiyor musunuz diye, biz cumartesi istediğimiz için perşembe günü arıyorlar mesela. Standart pakedin içerisinde değişiklik de yapabiliyorsunuz, her hafta ıspanak değil de onun yerine brokoli mesela sipariş verebiliyorsunuz(Alya için sürekli farklı yeşil sebzeler veriyoruz patates ve havucun yanında)
Çok reklam gibi oldu, ama herhangi bir bağımız yok:) Yanlızca internette o kadar çok yer var ki referans önemli hale geliyor.

Cuma, Kasım 18, 2011

ben bir balon balığıyım ofiste


Derin bir nefes alıp yanaklarımı şişirdim bilinçsizce, ve bir an için balon balığına dönüştüm. gibi hissettim. Yarım gün gidiyorum işe, harika, müthiş, bla bla ve hayatımda hiç bu kadar verimli çalışmamıştım bla bla. Amaa çok iş/sorun üst üste gelince hangisinden başlayacağını neresinden tutacağını bilemediğin ve vaktinin de çok kısıtlı olduğunu bildiğin zaman da böyle şişip kalıyorsun işte. Balon misali. Balık misali. :)

Salı, Kasım 15, 2011

Yeni Uyku Düzeni


Şuara düzen şöyle: Akşam 7.30-8 gibi gece uykusu, 1 gibi uyanış, bir posta emme seansı sonrası açılan uyku, ve tekrar uykuya yatış ancak 4-5! Sonrasında iyi günümüzdeysek 8'e kadar yoksa artık allah ne verdiyse 6 mı olur 7 mi güne uyanış. Yanlış anlaşılmasın bu benim! uyku düzenim, Alya'nın ki değil. Onunki benden daha düzenli:) İşe başladım başlayalı geceleri Alya'nın yanında ben de kayıyorum derinn bir uykuya, sonra da ilk uyanışta zaten almış oluyorum uykumu. Buarada Alya'nın uykusu da sürekli bölünüyor, kucağa alıp salladım mı devam ediyor uykuya. Bazen sırf o sebeple ha uyandı ha uyancak diye ben yatmıyorum bekliyorum, ve bazen de hiç uyanmıyor ve ben kukuman kuşları gibi sessiz geceye bekçilik yapmış oluyorum...
o sessizliği de kimi zaman özlemiyor değil insan, ama işte seçimler. bir şeylerden vazgeçmek gerek kendinden geçmemek için. diyorum ki bazen ah ulan ne kadar vaktim varmış zamanında şunu yapmamışım bunu yapmamışım, ama sonra Alya uyanıyor ve onu kucağıma aldığım anda başka hiçbir şey düşün-müyorum.

Pazartesi, Kasım 14, 2011

Kitap Okuyoruz!





Kitap fuarı haftasındayız: 12-20 Kasım. Taksim'de olduğu zamanları hatırlıyorum, ne kadar kolaydı, ne kadar güzeldi, bir kaç kez gider, dilediğim kadar oyalanırdım. Şimdi Beylikdüzü'ne planlı programlı ancak 1 kez gidebiliyoruz. Çoğu zamanımız da standda geçiyor. Çünkü Alya dünyanın en şanslı bebeklerinden, babannesi çocuk kitapları yazıyor: Aytül Akal. Alya da bu duruma 7 aylıkken saygı/sevgi duymaya başlayarak kitabı elinden düşürmüyor! Bildiğiniz sayfaları teker teker çevirdiği bir kitabı var: Aç Tırtıl. 3 boyutlu bir kitap. idi. Artık Alya onu 2 boyutlu hale getirdi o ayrı :)

Şaşkınlıktan, zevkten dört köşe olmuş miniğimizin fotoğrafları tesadüfen yayıncısının eline geçince, o da tam kitap fuarı öncesi bastırdığı kataloğa Alya'mızı da dahil etti, biz de pek sevindik. Demek buymuş ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili yetenek/başarı karşısındaki sergiledikleri normalden fazla tepki. Alt tarafı bir kataloğa çıktı değil mi, yok sanki kitap yazmış da basılmış gibi bir sevinç gösterisi bizde:)

Perşembe, Kasım 10, 2011

Diş Perisi

Uğradı bize erkenden. Dümdüz kaygan görüntüsü bozuldu önce alt damağın, anladık geliyor dişler, sonra her gün biraz biraz belirginleşerek 6 ayı dolmadan görünür oldu pirinç taneleri. Eh pek bi sevindik haliyle.. Ben niye seviniyorsam, acemilik işte! Siz biliyor musunuz ki ne kadar sivri o dişler! O dişler var ya o dişler, tuttu mu koparır, öyle sivri! Artık siz hayal edin: meme ucunu bir ısırdı iki ısırdı, artık üçüncüsünde canımın içine öyle bir bagırdım ki, canımın yanmasından, boş bulundu bizimki, dalgın dalgın oynamaktaydı zavallım, çılgıncasına ağlamaya başladı tabi, korku nedir henuz bilmeyen ufacık insan. o ağlayınca ben de ağladım, çaresizlikten.. Zor bir şey annelik..

Diş buğdayı yapılırmış, herkeste farklı uygulamalar varmış, susu diyor ki hediyeler alınırmış bebeğe ve dişi ilk görene, alba diyor ki bebeğin önüne çeşitli eşyalar konurmuş kitap oyuncak vesaire ilk hangisine yönelirse geleceğine dair ipucu olurmuş vs. Bizim ailedeki uygulama ise şöyle,

Annemle aramdaki diyalog:
Ben: -Anne dişi çıktı ya Alya'nın, diş buğdayı yapılırmış
Annem: -Aman canim daha yeni toplandık ya, ne gerek var, nerden duyuyorsun kızım böyle şeyleri!
Ben: -Peki anne sen gelme! ama buğday haşlanması lazım sanırım, sen haşlar mısın? :)
Annem: mırın kırından sonra -Peki o zaman bari haftaiçi olsun.
Ben: !? Neden?
Annem: Erkekler olmasın bir de, şimdi oo çok kalabalık oluyor o zaman.
Ben: E anne bu çocuğun bir de babası var!
Annem: Akşamına yer o da buğday işte!

Annem olayı kavrayamadı bi türlü:)

Alya 7 aylık!


Bildiginiz eski tarti aleti gorunumundeki yere yatirdigimizda ilk garipsemiştim, şimdi alıştım alışmasına ama ufaklık pek alışamadı, hep bir kızgın bir tedirgin zavallım. her zamanki gibi eller ayaklar durmuyor yerinde:)

Değişim:
4-5 aylarda ööylece yatan, yana bile bakamayan Alya, 6. aydan itibaren neredeyse her gün bir değişim içerisinde. Bu ay da pat pat dönmeye başladı yüzüstü, sonra gerisin geri sırt üstü. Koltuklara tutunup kalkma çalışmaları yapıyor, eline ne geçse büyük bir iştahla yiyor, en sevdiği şeyler kağıt ve demir parçaları. En son ilk kitabının son sayfasını da indirmek üzereyken mideye yakaladım. En rahatlatıcı gelişme kendi kendine desteksiz oturabiliyor olması. Parmaklarını kullanıyor, uykusunda bile emziğini çekip ağzında çıkarıp ağlama becerisini sergilediği oldu, emziği bir yerde görüp yakaladığı gibi ağzına götürme sahnesi şahane! Kendi ismine teki veriyor.. zannediyorduk.. tabak diyince de aynı tepkiyi verince anladık ki henüz tanımıyor:) Emeklemekle alakası yok ama koşabiliyor:)

Yemek Faslı--malum katı gıdalara başlandığı aylar pek heyecanlı oluyor ebeveyn için:
Sebze çorbamızın içine et ilavesi oldu ve yoğurt denemelerine başlıyoruz. Neden denemeler çünkü bizimkinde daha anne sütünden inek sütü alerjisi olduğu için dolaylı olarak, yoğurdu kendimiz yapacağız. Aldık makinemizi. Yapacağız yapmasına da günlük keçi sütü bulmamız lazım. Bolana markasını önerdi bir arkadaşım, yaşasın bulduk diye havaya uçarken öğrendim ki bir süre--marta kadar--ara veriyorlarmış üretime keçilerin dinlenme/beslenme süresiymiş, ve bu haftadan itibaren! Şansa bak.. uzun ömürlülerin eline düştük, neyse hiç yoktan iyidir, sanırım..

Çarşamba, Kasım 02, 2011

çalışan anne sendromu

İşe başlayalı bugun 1 ay oldu, ve sabahtan öğlene kadar yarım gitmeme rağmen hala alışabilmiş/sindirebilmiş değilim bu dünyada herşeyden çok sevdiğim bebeğimi bir yabancıya bırakma fikrine. Hiç alışabilicem mi acaba? alışmalı mıyım acaba?

5. aydan itibaren "bye bye" oyunu oynadık Alya ile, şöyle ki: bye bye yapıp ortadan kayboluyorsunuz, sonra gitgide araları açılan sürelerde heyecanla dönüyosunuz yanına, Alya'nın sevinci yüzünde binbir gülücüğe dönüşüyor her seferinde. Bu sayede Alya sabahları da ben evden çıkarken de biliyo ki anne tekrar geri gelicek ve oyun sanıyor gidisimi, gülüyor! Gülsem mi ağlasam mı..

Ne hamilelik ne uykusuzluk ne ağlamalar.. bence bebeğin en zor kısmı onu bırakıp işe dönüp dönmeme, bakıcı ananeye/babaneye bırakıp bırakmama kararı. Depresyonları maksimum 2 gün süren biri olarak hayatımda hiç bu kadar zorlandığımı/yıprandığımı ve bir konuyu ağzıma bu kadar uzun süre sakız yaptığımı hatırlamıyorum.. seçimler, değil mi!?

Pazartesi, Ekim 31, 2011

funny funny little thing

bebekler ne komik, ne tuhaf: saat sabahin 1'i. bizimki minik minik vıklıyor, gittim yanına, emziği düşmüş. yerleştirdim tekrar ağzına.  uyur gibi oldu, 1 daka sonra tekrar. bu sefer emzik ağzında ama geri dönemedi uykusuna. bir anda aldım keskin kokuyu. alt değiştirmemiz lazım-- itiraf ediyorum çok ama çook uykum olduğu bir iki gece "- farzedelim uykusunda yapti ve benim hiç haberim olmadı bundan" diyerek kakalı uyumasına göz yumdum:) ama bugun daha iyiceyim, "-değiştirmek lazım" diye hemen iç-muhasebemi yaptım. artık içinden taştığı alt değiştirme yerimize geldik, bezini açtım ki : false alarm! sadece pırt yapmış anlaşılan. hay aksi, keşke.. fln derken ben bizimki hooop yan dönüp uyumaya başladı! fotoğrafta gördüğünüz, benim karanlıkta bu şekilde altını başka bezle bağlayıp yine aynen bu şekilde üzerini giydimemden sonraki hali. bu şekilde çünkü yüzüstü mümkün değil dönmedi:) bazen aman uyanmasın diye nefes almazken siz düşünün bu şekilde ne kadar sarstım, ama yatağında uyanıp da uyuyamayan bebek bu sert ve rahatsız sarsıntılarla mışıl mışıl uyudu, inanılacak gibi değil.

bu arada, 4-5 ayına kadar alya hep sırt üstü yattı diye endiselendik, zorla sağa sola döndürüyorduk, o da zorla olduğu için doğal formata dönüyordu 5 daka sonra. 6 ayı tamamladıktan sonra özellikle son zamanlarda gördüğünüz gibi derin uykudayken kendiliğinden sağ ya da sol yatıyor, hatta uykuya bile öyle dalabiliyor. endişelenmemek lazım.
6 aydan öğrendiğim şey: bebekler herşeyi kendi zamanları geldiğinde doğal olarak yapabiliyorlar, her bebeğin kendi tarzı var, saygı duymak ve sabırla beklemek gerek.

Perşembe, Ekim 27, 2011

Kakada Kan

2. ay civarı başladı, sadece anne sütü aldığı sırada önce kırmızı pul biber gibi noktasal bir kırmızılık gördük bebeğimizin kakasında, düzensiz bir şekilde, bir gün var iki gün yok. Çok pimpirikli davranmadık, o sırada Kadıköy Şifa hastanesine doğum sonrası bize atanan doktora devam etmekteydik, 2. ay muayenesinde ona bahsettik, o da üzerinde durmadı. Sonra kan giderek arttı, ta ki bir öğlen kakadaki kan çay kaşığı boyutuna ulaşıncaya dek! Hemen doktorumuzu aradık, şansa! hastane dışındaydı. O sırada bir tanıdığımızın önerdiği başka bir çocuk doktorunu, Alev Fırat'ı aradık, "-hemen gelin, bir göreyim" dedi. Muayene sonrası "-"inek sütü alerjisi" gibi görünüyor, ama emin olmak için bir iki hafta hiç bir inek sütü ürünü yememen gerekiyor" dedi. Peynir/yoğurt/tereyağı yok. Emzirdiğim için ihtiyacım olan kalsiyumu ilaçla takviye ettik. Keçi ürünleri yiyebilirdim ama ben tabi paniklerdeyim, sadece ilaçla yetindim. Hemen geçmedi kakadaki kan, 1-2 günde bir o kadar çok olmasa da yine kan geliyordu, doktor tam da böyle olabileceğini söylemişti, çünkü vücuttan tamamen atılması için zaman gerekiyormuş. Ve yaklaşık 1 ay sonra tamamen temizlendi bebeğimin kakası. Ve ben artık sadece keçi sütü ürünleri ile yetinmekteyim.

Şimdi neden bu kadar uzattım:
Normalde 1 yaşına kadar zaten böyle bir olasılık sebebiyle bebeklere inek sütü verilmiyor. Ama anne sütünden bebeğin dolaylı olarak böyle bir alerji alabileceği pek bilinmiyor. O sıralarda 9 aylık bebeği olan başka bir anneyle konuşurken benzer bir durum yaşadığını ama gitmediği doktor kalmadığını, şehir sularından olabileceği şüphesi ile günlerce bebeğini yıkayamadığını anlatmıştı. Şifa'daki doktor da hiçbir şekilde tahmin bile yürütememişti. Tabi ki o günden sonra Alev Fırat'a devam etmekteyiz. Çok titiz çalışan pek tatlı bir doktor.

Buarada hamileyken çok büyük konuşmuş "-ben sürekli bebeğin kakasından bahseden bir anne olmayacağım!" demiştim, ama bebeğimin 2-3. aylarında kakadan başka bir şey konuşmaz olmuştum neredeyse, gayet de dediğimi bir güzel yutarak.

Anne olmadan ne tür bir anne olacağınız ve sınırlarınız hakkında en ufak bir fikriniz bile olmuyor!

Çarşamba, Ekim 26, 2011

Minik bebegim 6 aylık!


ilk dogdugu gunu hatirliyorum, yumusacik bir ten, sismis bir yuz, her an imdadimiza yetisen hemsirelerle sarili guvenli bir hastane ortami, 7/24 emzirme seanslari.. sonra 3. gun eve gelmeyle baslayan aglama seanslari.. ilk 40a yakin sayida gun evde gecen alisma/alistirma seanslari.. derken 3 ayi doldurunca her turlu seansa bir ara, ve bir rahatlama.. 10 dakikada biten emme mucizesi, sadece emmesinin verdigi gece/gunduz gezme ayricaligi.. derken doldurduk simdi 6. ayı: kıkırdamalar/kendi kendine hecelemeler, kendi kendine oturmalar/yuzustu geri geri gitmeler.. hayattaki en buyuk enerji kaynagi!

Cuma, Ağustos 19, 2011

fazlası olmasın eksik de kalmasın listesi

Kurumsal hayatta çalışanlar arasında mitsel bir mottodur: kendi işini yapacaksan ya kadınlara ya bebeklere çalışacaksın! Gerçekten de o kadar çok detay o kadar çok eşya var ki! Hamileliğim sırasında kocamla ilk kez e-bebek'in libadiyedeki kat kat mağazasına gittiğimizde gözümüz/başımız dönmüştü, sadece kitap! alıp koşarak uzaklaşmıştık. Sonra şuan 2 yaşında bir oğlu olan arkadaşımın kocasının detaylıca hazırladığı liste düşmüştü elime, gerekliler listesi, listede olmayan şeyi almayın abartmayın listesi. Gerçekten de benim için "check list" gibi oldu o liste. Ben de minimal yaşamayı seven biri olarak kendi listemi sizinle paylaşıyorum, bir lohusa ve yenidoğan için fazla olmasın ama eksik de kalmasın listesi:

Bebeğiniz için ilk günden itibaren:
 - bolca iç body--mevsimine göre yaz harici bolca da uzun kollu/bacaklı dış body
 - bez
 - pişik kremi
 - vücut kremi--bizimkinin ilk günler kurumuştu derisi çok
 - ıslak pamuk
 - şampuan--doktorumuz mustelanın köpüğünü önerse de johnsons baby tek geçerim
 - göbeği düşene kadar alkol yapıyorsunuz ama alkolu minik bir şişede hastane veriyor olmalı, isteyin
 - alt değiştirme örtüsü-kullan at
 - alt değiştirme unitesi--biz IKEAdan aldık, çok çok gerekli değil, ama Alya'nın "confort zone" larında birine dönüştü, mutlu oluyor oraya yatırdığımız zaman, ve bez, havlu, kremler, ateş ölçer gibi tüm zamazingolar topluca tek yerde bulunmuş olduğundan çok büyük rahatlık sağlıyor
 - banyo havlusu--2 tane
 - ateş ölçer--özellikle 1. ve 2. ay bitiminde yapılan aşılarda ateşi çıkabileceği için takip etmek gerekiyor
 - örtü--2 ve daha fazla olabilir, koltukların üzerine bile koyarken hijyenik olmayabilir diye örtü üzerine koyuyorsunuz zaman zaman
 - ana kucağı
 - kanguru--tercih meselesi, ben ilk aydan sonra hep kanguruyla dışarı çıkardım, hem bana da spor oldu
 - dönence--hemen değil ama 2. aydan itibaren yavaş yavaş bakıyor
 - yatak/beşik

Anne için ilk günden itibaren:
- süt çekme pompası--ben gerek olmaz başlarda diye almamıştım, ama doğumdan sonraki 3. gün genelde "süt basması" denen durum çok sık yaşanıyor, göğüslerin süt dolması ve bebeğinizin yeterince boşaltamaması sebebiyle ateş/baş ağrısı yapması, hormonların baskınında olduğunuz o ilk günler "sağmak" çok kötü hissettirse de baş ağrısı o duygunun bin beteri, mutlaka almalısınız
 - tabi çekilen sütleri koyacağınız hijyen poşetler
 - göğüs pedi
 - göğüs kalkanı--hassas göğüs uçları için mükemmel rahatlık sağlıyor
 - emzirme sütyeni
 - düğmeli gecelik/pijama
 - humana çay/ısırgan otu ilacı
 - göğüs ucu çatlak/yara kremi--çok yara olmadıkça hassaslık için kullanmaya gerek yok derim ama yara olur da o yara her emzirmede daha da derinleşirse iyileşmesi o kadar uzun zaman alıyor ki! her ne kadar anne sütü iyi gelir her türlü yaraya diyen bebek dostu hastane/hemşirelere maruz kalmış olursanız olun siz mutlaka krem bulundurun, aksi halde yara derinleşip de süt veremez hale gelirseniz sütünüzün miktarını etkileyecektir!
- sterilizatör--steril manyağı olmama rağmen en çok kullandığım şeylerden biri

she is a rockstar!


bazı şeyler de karakter işte! sen o kadar hamileyken dinle klasik müzikleri, operaları yüksek sesli, oda müziği konserlerine git, sonra bebeğin olsun 4 aylık--sadece 4 aylık -- ve en sevdiği müzik rock ve club müziği olsun, olcak şey mi! :) arabada, evde açıyoruz bangır bangır ritmik müziği, bizimki bir güzel uyuyor inanaılacak gibi değil! tabi ki annesi olarak bu isteğine saygı duyarak kendisine björk saçlarını yapmakta yardımcı oldum, ve rock fm in sadık bir dinleyicisi olma yolunda hızlı adımlar atıyoruz!

Salı, Ağustos 09, 2011

çıngıraklı patikler


Alya'nın ayaklarını keşfetmesini sağlayan muhteşem playskool çıngıraklı patikleri! Reklama girdik biliyorum ama çok başarılı, sadece 1 kez giydikten sonra, patikleri çıkardıktan sonra bile ayaklarını bırakmaz oldu, en sevdiği oyun ayaklarını ellemek. Üstelik elini ağzına götürmesine alternatif yarattığı için de ben de pek mutluyum.

4 aylık oldum!

Bu ayın genel özellikleri:
Değişiklikler
 - sosyalleştiğinde güler, oyunu bölündüğünde ağlar
 - diş çıkarmaya başlayabilir
 - katı gıdalara geçmeye hazır olabilir
 - yüzükoyun durumdayken sırtüstü, sırtüstünden yüzükoyun dönebilir
 - kafasını daha uzun bir süre dik tutabilir
 - oturma pozisyonuna getirildiğinde veya yatarken kafasını istediği yöne rahatça döndürebilir

Neler yapabilir?
 - aynadaki yansıma hoşuna gider, ona gülümser
 - kendini rahatlatmaya çalışır, müzikle sakinleşir
 - etrafındakilerle ilişki kurmak için sesler çıkarır, insanlara cevap vermeye çalışır
 - gıdıklandığında güler
 - yüzme hareketi yapabilir ve yatağında dönebilir
 - bakışlarını farklı uzaklıklara odaklayabilir
 - sallanan bir nesneyi kendine çekip ağzına götürebilir
 - bir nesnenin düştüğü yere bakar
 - banyoda ayak ve ellerini çırpar
 - kokuları birbirinden ayırabilir
 - 1 saatten uzun süre karşısındakine tepki verebilir
 - 5-7 saniye öncesini hatırlar
 - görüntü ile gerçek yüzü ayırt eder
 - yeni sesler çıkarmayı sever ve bazı sesleri taklit edebilir


Alya'daki durum:
Konuşmalara/seslere sesle ve gülücükle karşılık vermesi daha da belirginleşti ve arttı. Artık sesli bri şekilde gülüyor ve seyretmeye doyum olmuyor:) En belirgin özellik kavramaya başlaması bilinçli bir şekilde. Özellikle renkli ve sesli şeyleri tutmaya çok meraklı. Ellerinden sonra keşfettiği ilk şey ayakları. Şimdi sürekli ayaklarını tutmaya çalışıyor, çok komik:)
Uykusu 3 ayda daha düzenliydi, ve bir hafta kadar önce yine bir kucak ister hale geldi, doktorumuz dedi ki anneyi yönetmeye çalışıyor huzursuzluk bu ayda normal! Tamam anneyi yönetecek-en azından yönetmeye çalışacak- diye bekliyorduk ama daha 4 aylıkken mi!?
Diğer belirgin gelişim oturmaya çalışması. Sürekli kafayı kaldırmaya çalışıyor, ellerinden tutup oturtursak daha da fazlası ellerinden/belinden kavrayarak ayakta tutarsak değmeyin keyfine, zevkten dört köşe oluyor. Ama bırakın ters dönmeyi yan dönesi bile yok. Tam bizimki emeklemeden koşacak heralde derken doktorumuz dedi ki "-ayakta durması refleks, bir sonraki ay kaybolur". Bakalım..

Cuma, Ağustos 05, 2011

başa döndük!

tam da yatağına alışmışken, tam da 4 ayını doldurmak üzereyken kızım yine 1 aylık özelliklerine döndü bu hafta, birden: gündüz memede uyumak istiyor, memede olmasa bile emer pozisyonda emzik ile uyuyor, gece ise uyuyup da yatağına yattığında elimi tutmak istiyor dalana kadar, yoksa uyanıyor! tek iyi yanı sallanmak istemiyor ayakta bu sefer de! gel sen çık işin içinden, neden şimdi bu değişim.. şansli ebeveynler olarak alyamızın düzenli bir gece uykusu var diyerek gündüz hala düzene girmeyen uykularına çok da aldırış etmeden ve bu konuda okuyup araştırmaya gerek duymadan geçirdik 4 ayı. ama şimdi artık sanırım ferberdi, tracy hoggsdu ortalarda çığırılan metodlara girme vakti.

merakla sonuna kadar okuduğum uzunca bir yazıda bir anne çok içten bir şekilde anlatmış uyku ile ilgili geçtiği aşamaları. biz de henüz atlattık örtüde sallama ve saç kurutma makinası ile sakinleştirme seanslarını, yanlız değiliz:
http://tugba-bence.blogspot.com/2011/07/kolik-ve-uyku-sorunu.html

Perşembe, Ağustos 04, 2011

Alya ilk defa bir bebekle!


Adı Uras. 5,5 aylık. Dunya tatlisi, neseli, sakin ve kendi ile barisik bir bebek. Hayatta hic karsilastirilmadim, annem de babam da ne ablamla beni ne de baska cocuklarla bizi hic karsilastirmazdi, ikimizi de sahip oldugumuz karakterin kendimize ozel oldugunu hissettirerek buyuttuler. Ben de bunu son derece takdir ettim boyle yapmayan ebeveynler gordukce.
Ama gelin gorun ki simdi benim bir bebegim var ve karsilastirmadan tek cumle etmedim neredeyse baska bir bebekle ilk karsilasmamizda:

- uras ana kucaginda hep duruyor muydu, alya hic durmadi, hep kucakta
- uras kac saatte bir emiyor, aaa mamaya mi basladiniz ne zaman?
- uras böyle hep uyuyor muydu hemen, alya'nın uykuya dalmasi bir problem
- uras şöyle alya böyle uras şöyle alya böyle...

Hırsla ya da özenerek degil ama belki bizden 2 ay önde olmasinin da etkisiyle, belki 7/24 konsantre bir durum olduğu icin bilmiyorum kendimden hic beklemediğim bir performansla durmadan karşılaştırdım durdum!

Cuma, Temmuz 22, 2011

uyku dostu


Alya'nın yatağında uykuya dalmasını kolaylaştıran bir başka faktör daha ortaya çıktı: babannemiz vasıtasıyla hediye olarak gelen yukarda gördüğünüz yastık. Fibula Design(A handmade project) imzalı. Arkasındaki yetenek Serap Deliorman, çocuk kitapları çizeri. Parlak ve renkli şeylere saatlerce bakabiliyor bu dönem Alya ve artık elleriyle kavramaya da başladığı için önce bir yokluyor, ağzına götürmeye çalışıyor, bazen başarıyor, ve sonunda yorulup bir kenara attığında ona bakarak uyuyakalıyor. Hijyenik ve his olarak plastik oyuncaklardan çok daha iyi, sarılabileceği bir şey ve yumuşacık olduğu için tercih edilmeli.

Bu yastığı o kadar çok beğendim ve Alya ile birlikte ben de o kadar mutluyum ki daha fazlası için internet sitelerini bloglarını buldum. Çok yaratıcı ve kişiye özel yastık ve oyuncak çeşitleri yapıyorlar, mutlaka bakın:
http://www.fibuladesign.com/
http://www.fibuladesign.blogspot.com/

Perşembe, Temmuz 21, 2011

bu da bizim odamiz

yani bizim ebeveyn odamizdaki bebegimizin kosesi. bebeğimizin yatağı mothercare'den, yatağın yan tarafı çok pratik bir şekilde inip kalkıyor; şifonyer ve hafif sallanır koltuğumuz ikea'dan, super makul bir fiyata çok memnunuz.
6 ay bebegimiz bizim odada diye oyle kafamiza girmis ki 3 ay muayenesinde 'bebeginizde artik hafiza olusmaya basladi, yavas yavas odasini ayirsaniz iyi edersiniz' deyince doktor afalladik. bu sekilde oyle mutluyuz ki, gik dese kalkiyorum gece aglatmadan.. bir de manevi olarak surekli yanibasimda tutma icgudum agir basiyor. ise de yanimda goturebilsem keske :)

Çarşamba, Temmuz 13, 2011

Cumartesi, Temmuz 09, 2011

3 aylık oldum!

Bu ayın genel özellikleri:
Değişiklikler
 - başını ve gövdesini daha iyi kontrol eder, hareketleri daha az kütleseldir
 - herşeyi gözler, yakalar ve emmek için ağzına götürür
 - el ve parmakları ile ilgilenir, uzun süre onlara bakar, elini kullanmayı öğrenir, objeye uzanır
 - görmesi neredeyse bizim gördüğümüze yakındır, objeleri tüm ayrıntıları ile görür
 - uyku ile uyanıklık ve yeme düzeni daha belirginleşir

Neler Yapabilir?
- seslerle mimiklerle cilve yapar
 - yanliz bırakılırsa protesto eder, sosyal olmak ister
 - farklı renk ve oyuncaklardan hoşlanır, uyaranlara yanıtı çeşitlenir
 - objeyi yakalayabilir, bir kaç saniye tutabilir
 - yavaş hareket eden objeyi bir yandan diğer yana kadar izleyebilir, objeyi görmek için kafasını çevirebilir
 - yüzükoyun yatarken dirseklerden destek alarak başını kaldırabilir

Başlıca Oyunlar
- dönenceyi takip etmeye başlamıştır, giderek artan dakikalar boyu takip edebilir
- değişik sesler hoşuna gider, gülerek cevap verir, taklit etmeye çalışır

Alya'daki durum:
özellikle 3. ayın bitimine doğru uyku ve yeme saatleri düzene girer gibi! oldu--(+/-1 saat) ve 3. ayın dolmasına 1 hafta kala sadece kucakta ve çoğunlukla sallayarak uyumaya başlayan kızımı yatağında dönencesini seyrederken uyuma alıştırmalarına geçtik başarıyla.
gece uykuları için 1 saat kanguru ile açık havada yürüyüş, banyo, süt ve uyku şeklinde bir düzen kurmak da alya'mızı sakinleştirici bir etki yaptı ve daha uzun saatler uyuduğunu gördük bu sayede, test etmiş oldu ki bebekler için düzen çok önemli.
biz bu ay pes ederek emzik başladık, doktorumuzun "-bu kadar sabredebildiyseniz sıkın dişinizi 5-6. aylara doğru emme refleksi azalıyor" demesine rağmen. çünkü farkettik ki emziğin verdiği rahatlığı sallama dozunu artırarak vermeye çalışıyoruz, ve üstüne sürekli elini ağzına götürüyor. parmağını emerse onu bırakması emziği bırakmaktan çok daha zor mitinin de etkisi oldu.
emziğin etkisi yeme saatlerinin düzene girmesiyle birleşince ilk aylar 1 saat boyunca emen kızım, bu ay max yarım saat emer oldu bir seferde. kilo alımı normal(7kg) olunca endişe etmekten vazgeçtim, zaten aç olursa gayet belli ediyor. az emmesindeki bir diğer faktör de sosyalleşmesi: gülücükler saçıyor, cilveleşiyor, gözlerini boncuk boncuk açarak etrafı keşfediyor.

Salı, Temmuz 05, 2011

bebegim uyuyor

3 gun sonra Alya 3 aylik oluyor! Doğumundan şu güne kadar ilk 3 ay patron bebeğiniz diyen ekole uyarak büyüklerin/bilmişlerin her türlü "alıştırmışsınız artık çok zor" dedikleri şeyleri yaptık: kucaktan indirmedik, kocam ile aramızda yatırdık, örtüsünden beşik yapıp elimizde salladık.. ve işte şimdi 3 ayın bitimine günler kala yavaş yavaş belli düzene sokma çabalarına giriştik ama zaten çok dikkat ederseniz bebeğiniz kendiliğinden veriyor sinyalleri size, ne zaman neye hazırlık olduğuna dair. Ve işte şimdi artık sallamadan uyku talimi zamanı, sabah uykumuzda başarılı oldu, öyle heyecanlıyım ki, bunun gerçek olduğuna inanamıyorum :)

araştırmalarım sonucu edindiğim şu bilgiler çok faydalı oldu:
 - uyandığından itibaren 1,5 saat sonra bebeğin uykusu geliyor ve bunun işaretleri var: esniyor, ellerini yüzünde/başında gezdiriyor, eğer kucağınızdaysa yüzünü vücudunuza sürtüyor kaşıyormuş gibi. eğer geçirirseniz bu anı, mesela oyuna dalarsanız ya da bir şekilde okumazsanız bu işaretleri açılıyor uykusu ve bizimki mesela çok geçmişse uyku vakti birden ağlama krizine giriyor
 - uyku haline girdikten 40 dakika gibi sonra uykusu hafifliyor, hatta uyanıyor, uykusunu açmadan tekrar uyutmaya çalışmak lazım, yoksa uykusunu aldı zannedip gülücükler saçmaya başlıyor etrafa, siz de aldanıp dayanamayıp onunla birlikte gülüyorsunuz, ama neden sonra bebeğiniz birden farkediyor ki hala çok uykusu var işte yine krize giriyor o an, siz de dumur: 1 dakika önce gülücükler saçan velet, 1 dakika sonra krize giriyor. etraftan "-bu da pek cadaloz" tabirlerine maruz kalıyorsunuz, halbuki onun sadece çok uykusu gelmiş oluyor o kadar!
 - ara ara entry lerde tekrar edebileceğim bir şey: bebekler için düzen çok önemli, onları sakinleştiriyor.
 - 3 gün kuralı denen bir şey var, o da 3 gün boyunca aynı şekilde tekrarladığınız bir rutine bebeğiniz 4. gün alışmış ve bekliyor oluyor. tabi bu demektir ki 1 gün sallamak zorunda kaldınız diyelim, hadi 2. gün de salladınız ama alışmasını istemiyorsanız 3. gün ne yapıp edin başka bir yöntem bulun :)

ilk denememizdeki yukardaki bilgilere ek olarak başarıya eşlik eden faktörler: emzik, dönence ve mutlaka müzik!. emziği bizimki atıp duruyor ağzından, böyle bir durumda arkada bir yere saklanıp düştüğünde tekrar ağzına vermekte fayda var, yoksa gözler açılıyor hemen. dönence için ise kendiliğinden dönen olması faydalı, bizimkini elle döndürmek durumunda kalıyoruz, aksi halde dikkati dağılıyor ve bakmıyor. ve müzik, bebekler müzik ile sakinleşiyor bu bir gerçek, ama sakin müzikler. biz müzik kutusu kullanıyoruz, vivaldi çalıyor 10 dakika gibi uzun bir zaman boyunca, ve hep aynı müziği çalıyoruz.

bu konu hakkında ilk entrylerinde özellikle çok faydalı olabilecek bir blog:
http://bebegimuyuyor.blogspot.com/

Pazartesi, Temmuz 04, 2011

2 aylık oldum!

Bu ayın genel özellikleri:
Değişiklikler
 - duygularının ifadesi çeşitlenir: mutluluk, kızgınlık ve güveni ifade edebilir
 - sinir sistemi gelişimi sebebiyle hareketleri daha sakindir, sıçramaları azalır ancak koordinasyon henüz tam değildir
 - beslenme ve uyku saatleri düzene girmeye başlar
 - baş kontrolü gelişir

Neler Yapabilir?
 - ilgisini çeken sese doğru doğru döner
 - kucaklama ve tanıdık ses ile sakinleşir--sakinleştirmek için alçak tonla konuşabilirsiniz
 - dikkatini çekmek için yüksek tonlu nazik sesle konuşup gözle ilişki kurabilirsiniz

Başlıca Oyunlar
 - bebeğiniz ile konuşmanız onun için bu dönemde en eğlenceli oyundur
 - çıngırağı kulağının yanında yavaşça sallayarak veya parlak renkli bir oyuncağı yüzüne yaklaştırıp uzaklaştırarak onu eğlendirebilirsiniz

Alya'daki durum:
2. ayın en belirgin özelliği olarak ilk ayın ilk günlerindeki memede uyuma, geceleri yatar pozisyonda emme ve öylece uyuyakalma halleri sona erdi, ama henüz bir düzeni yoktu. Emzik başlamadık, 0-3 ay arası "bebek ne derse o" protokolünü takiben  ne zaman isterse emzirdim, çoğunlukla  saat başı emdi, ve 2. ayın sonunda 4,7kg olmuştu. Genelde 4. aya kadar ayda  yaklaşık 1kg alması bekleniyor.
Uykuda da hiçbir düzen olmamakla birlikte kanguruya takıp dışarı çıktığımda genelde 5 dakikayı geçmiyor uyuyakalması. Bu sebeple sanırım bahar/yaz bebekleri neşe ile karşılanıyor, evde sıkıntı olduğu takdirde dışarda avutması pek bir kolay.

Cuma, Haziran 24, 2011

Merhaba!

Sıklıkla görüştüğüm yakın arkadaşlarımız arasında ilk çocuk sahibi olan biziz, bu sebeple sürekli "nasıl bir duygu annelik" sorusuyla karşılaşıyorum. Sabahin 5.44 ünde yoğun bir emzirme seansi sonrasi kucağımda uyuyakalmış neredeyse 2,5 aylık kızıma bakınca sanırım şu şekilde en iyi özetleyebilirim: dünyanın en saf aşkı.
Hamileyken hissettigim yalnız olmadığım duygusu kızımı kucağıma aldığım andan itibaren şimdi daha da yoğunlaşmış durumda. Sabahları 6'da kalkıp spor yapan biri olarak hayatımda ilk defa ne aldığım kilolar ne bozulan vücut şeklim umrumda!
Annelik kendinizi yeniden tanıma/tanımlama süreci. Daha önce hiç farkında olmadığınız karakter özellikleriniz su yüzüne çıkabilir, eski özellikler koyulaşabilir ya da tamamen ortadan kaybolabilir. Önemli olan değişime hazır ve açık olmak! Benim mesela şimdiden tipik bir boğa kadınına özgü sakinliğim daha önce hiç tahmin etmediğim derinliklere ulaşti, kimseye kızamıyorum bile artık. Hormonlarin etkisinden kurtulduğumdan beri daha güçlü hissediyorum kendimi hayata karşı, öyle kolay kolay üzemez beni kimse. İsteklerim de değişti yaşamdan, kızımla geçirmek istiyorum tüm zamanı, 7 senemi verdiğim kariyer umrumda değil. Bunlar şimdiye kadar bendeki baskın değişimler. Bakalım daha neler olacak, hayat nasıl akacak, hepsini bir bir anlatacağım.

Bu blogda titiz ve detaylı çocuk bakımı tiyolari bulamazsiniz, ama şu sorulara yanıt bulabileceğinizden neredeyse eminim:
- çocuk bakimi nasil daha eğlenceli hale getirilir
- ağlayan çocuk karşısında nasıl sakin olunur/kalınır
- çocuk anne/babanın düzenine nasıl ayak uydurulur
- ve annenin hayat amacı bebeğini kucağına aldığı andan itibaren hangi yönde nasıl değişir
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...