Salı, Temmuz 30, 2013

haziranda Kopenhag..


ne sıcak ne soğuk,
hem güneşli hem yağmurlu,
yollarda en öncelikli bisikletliler
çoluk çocuk bisiklet üzerindeler kopenhaglılar
yağmurda, soğukta, rüzgarda hiç istiflerini bozmadan pedal çevirmeye devam
aşırı sakin, mutlu mesutlar
azıcık güneş göreseler atıyorlar yol kenarlarına kendilerini, çimenlere, parklara
zaten adım başı park var
park derken bir ucundan diğerine yürümeniz yarım saat alıyor
sularına portakal ve limon kabuğu atıyorlar mutlaka
bulaşıklarını köpüksüz, renksiz, kokusuz doğal bir sıvı ile yıkıyorlar
minik evlerini çok verimli kullanıyorlar
sokaklarda 6 aydan büyük bebek görmek zor, hepsi kreşlerde
bebek arabaları hep siyah


iskandinavya'da bebekleri dışarda bırakıyorlar uyumaları için (-)bilmem kac derecede diye haber çıkmıştı da hayretler içerisinde yazmıştım ya burada, doğruluğunu test ettik, onayladık, gerçekten de orada yaşayan ve ziyaretine gittiğimiz arkadaşımızın, christiania bisikleti olan arkadaşlarından bisikleti almaya gittiğimizde anne dedi ki

"çocuk dışarda"

zannettik ki anane ya da babannede fln, sonra

"çocuk uyandı, hadi inelim aşağı" dedi,

yine çakmadık durumu, bir baktık çocuk bahçenin bir köşesinde duruyor, tek başına arabasının içinde! tamam (-20) derece değil ki zaten o soğukta özellikle bırakıyorlar ama güvenliğe ne dersiniz? hayret bir şey, inanılacak gibi değil!!

Frederiksberg'de çok güzel bir kahvaltı mekanı : LYST.






ny-havn yeni ve en turistik liman yeri, kartpostallarda hep fotoğrafı görünen yer :

 
yeni jenerasyon korsanlar:
 
 
üstüste 2010-11 ve 12'de dünyanın en iyi restoranı seçilen Noma:
 

 
 







 
kopenhag'da da #duranadam :
 

bayıldığım renk, ara ara çıktı karşımıza, tam da bu ton binalara ne kadar da yakışıyormuş:





orada olduğumuz 6 günün 3 günü güneşliydi, harika bir haftaymış güneş açısından, öyle dediler:
 


 
bu bisikletli görüntülere ne kadar baksam doyamıyorum..
 


şehrin merkezindeki dünyanın en eski ikinci eğlence parkı Tivoli :










biz çok sevdik seni korsanların ülkesi, tekrar görüşmek dileği ile...

Perşembe, Temmuz 25, 2013

bir fotoğrafı sevmek

sadece koşuyor olmanın mutluluğu.

ne yaparsınız bir fotoğrafı çok ama çok sevince?  anında sosyal ortamda paylaşmak "must" zaten de döner döner bakar mısınız? günde kaç kere, 10-15 kez? basıp duvarınıza da asabilirsiniz zaten de yemek masasının üzerine koyar mısınız mesela daha çok görmek için? anahtarlık, bardak, buzdolabı magneti de yapan vardır, artık çok kolay. peki başka?

genelde(hep) kameranın arkasında olduğum için doğru dürüst bir fotoğrafım yok alya ile, olanların da yarısında benim gözüm kapalı diğer yarısında alya'nın uykulu gözleri sağda solda ya da zaten hareket halindeyiz fotoğraflar flu. ama evren'in çektiği bu fotoğraf şuana kadar en sevdiğim oldu, ve her gün biraz daha fazla seviyorum, tabi gördüğünüz gibi yine hareket halindeyiz ama net, doğal ve mutluyuz!

Aslında fotoğraf bu mesafeden çekilmiş durumda:



Herkese mutlu günler...

Çarşamba, Temmuz 24, 2013

Airbnb ile Kopenhag














Bu Airbnb konseptini duydunuz mu bilmiyorum ama duymadıysanız bir an once tanışmalısınız, Kopenhag yolculuğumuzun en can alıcı, en güzel ayrıntılarından biri oldu Airbnb sayesinde kaldığımız bu sıcacık tam 2 yaşa göre döşenmiş iskandinav evi.

Nedir Airbnb? Insanlar kendi yaşadıkları evlerini kiralıyorlar, site aracılığıyla siz de isteklerinize, yerine, büyüklüğüne ve tabi uygunluğuna göre bir ev seçip önce zamanlama konusunda sahibiyle anlaşarak evi kiralıyorsunuz, site bir komisyon ve evin temizlik ücretini koyuyor üzerine. Otelde kalmak yerine yaşayan bir evde kalıyorsunuz. Bizim durumumuzda olduğu gibi çocuk kriterini de seçeneklere katarsanız böyle hazır oyuncak dolu ve sımsıcacık evde kalabiliyorsunuz, çocuklu bir aile için otel ile kıyas bile götürmez! Tatile gittiğiniz yere adaptasyonunuzu da artıyor ayrıca, evinizde hissediyorsunuz kendinizi 1-2 güne. Bir de Danimarka gibi aşırı pahalı bir ülke olunca evde yemek yeme/yapma opsiyonu da yanınıza kar kalıyor. Duruma en hızlı adapte olan Alya oldu her zamanki gibi, sürekli

"eve gidelim eve gidelim, Vilya'nın evine gidelim" diyordu,

uyanır uyanmaz da hemen salondaki oyuncaklara koşuyordu. Şimdi bile hala Alya Vilya'nın(Viya okunuyor) evini ve oyuncaklarını soruyor. Bir de puzzle'ları ne kadar sevdiğini keşfettik birlikte.

Bir nevi kiraladığınız evdeki insanların hayatlarını yaşıyorsunuz aslında,  duvarlarında asılı evlilik resimlerinden ailelerine ve yaşlı ananelerine kadar hayatlarının bir kısmına hakim oluyorsunuz doğal olarak ve insan merak ediyor nasıl insanlar diye. Şansa spor yazarı baba, spor spikeri anne ve dünya tatlısı 2 yaşındaki çocukları Vilya ile tanışma fırsatımız da oldu, çok sevdik onları da evlerini de.

Tabi bu düzen tamamiyle güvene dayanıyor, elbiselerini, dolaplarını eşyalarını olduğu gibi bırakıp gidiyor bu insanlar, ben yapabilir miyim emin değilim :) ama bir sonraki yolculuğumda da önce bu opsiyonu değerlendireceğimden eminim.


https://www.airbnb.com

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...