Salı, Ocak 31, 2012

Imza günündeydik


Alya ile babannesinin Remzi kitapevindeki imza günündeydik. Alya dünyanın en şanslı bebeklerinden değilse nedir?! Babannesi Aytul Akal, çocuk kitapları yazıyor, Alya'nın tek yapması gereken sadece birazcık büyümek, o kadar.
Şimdilik sadece kitapları imzalamakla yetiniyor. :)

Cuma, Ocak 20, 2012

Keçi Sütü

Canım arkadaşlarım sağolsunlar,

Alya 7. ayını doldurup da yoğurt yeme zamanı geldiğinde evde yoğurt yapacağımız için günlük keçi sütü arayışına  resmen başladığımızı blogda duyurur duyurmaz telefonlarda Mado yankılandı.
(Mado'nun dondurmalarının keçi sütünden yapıldığını biliyor muydunuz!?)
Mado, kendi çiftliklerinde günlük keçi sütü üretiyor ve Pazartesi-Perşembe günleri getiriyor, kaç şişe isterseniz önceden söylüyorsunuz.
Pek de güzel yoğurt oluyor, yoğurt sevmeyen bendeniz bile kaşık kaşık yiyorum. Biraz da insanın kendi yaptığı şey pek bir tatlı geliyor :)

Çok teşekkürler sevgili arkadaşlarım!

Çarşamba, Ocak 18, 2012

miss little cupcake

Kızgın?
Düşünceli?
Umursamaz?
Şaşkın?
Dalgın?
...
Her ne ise, bu pozdan 1 saniye sonra gülücükler saçıyordu.
Bebek işte, saniyesi saniyesine uymuyor :)

Salı, Ocak 17, 2012

haftasonu


Tüm haftasonu yatakta geçirdik neredeyse,
yattık, yuvarlandık,
Alya ayağa kalktı her fırsatta-artık tek elle şov yapıyor! :)
tabi fotoğraf çekimlerimiz oldu arada derede
ama ne yaparsak yapalım
Alya'nın eli hep ama hep ağzındaydı...

Cuma, Ocak 13, 2012

Blogger Discovery : the Sartorialist

Moda düşkünü olun olmayın duymuş olabilirsiniz bu ismi--daha çok photo blogger; sokakta elinde kamera dolaşıp, "street style" fotoğraflayıp bloglayanlardan. Ama bu işin öncülerinden. 
İphone-instagram çılgınlığından çok önce, çocuğuna bakabilmek için işinden ayrıldığı dönemde yanında taşıdığı kamerasıyla sokakta yürürken dikkatini çekecek derecede farklı stillerdeki insanları fotoğraflayarak başlayan bir serüven. Fotoğraflar ayrı güzel, stiller ayrı:




Perşembe, Ocak 12, 2012

Nerde kaldı bu dişler!?


İlk diş çıktı 6. ayda, nasıl geldi anlamadık--tükrüklerden başka. Biraz daha seslice de olsa 3. geldi, 4.yü beklemeden. Ve biz böyle 3 dişli canavar şeklinde dolaşıyoruz aylardır. Ve sonunda üst dişler geliyor, hem de gümbür gümbür geliyor, ağrılı sancılı...
Diyoruz ama aylar oldu ne gelen var ne giden
Var mı bir bilen...

Sosyal insan


Arkadaşlarla olmak, sosyalleşmek gibisi yok,
hem bizim
hem de masanın üzerinde oturan bu minik insan için :)

Pazartesi, Ocak 09, 2012

My little flashdance

Bu minik "flashdance" dünyamızdaki 9. ayını tamamladı bu pazar. Minik minik ayaklanmalar, koltuğun kenarına tutunarak yürümeler başladı, rahatlatıcı ama yorucu diğer yandan. En heyecanlısı ise geçen hafta başlayan anne-baba diye seslenmesi. Bazen o kadar çok anne diyor ki üstüste ananeyi de çıkarıyor aradan, uyanık herkesin gönlünü toptan alıyor :)
Tüm bu günlük gelişme/değişimlerden ben de payımı alıyorum, hayatı hiç bu kadar anlık yaşamaya özen gösterdiğimi hatırlamıyorum. Alya her gün! büyüdüğü için bu an geri gelmicek diye ne yapacağımı şaşırıyorum, yüzlerce fotoğraf çekmek de bu sebeple. Fotoğraf tutkum kendini gösterdi tekrar, en son üniversitede bırakmıştım kendilerini. Başka bir ilgi daha peydahlandı: moda! En büyük eğlencelerimden biri Alya'yı giydirmek :) moda bloggerlarini bile takip etmeye başladım o derece.
Dönüşüm her gün, her an.

Cumartesi, Ocak 07, 2012

Weekend treat


Yeni yılın ilk keşfi: Burger House
Dükkan Burger gibi. Ama soslar envai çeşit. Patetesler de büyük ve tatlı, ev patatesi gibi, yeme de yanında yat.
Dahası bebeğinizle birlikte gidebileceğiniz, onu masaya oturtup bir güzel soslardan tattırabileceğiniz! baby-friendly bir ortam, şahane! :)
Şiddetle önerilir :)

Çarşamba, Ocak 04, 2012

So far so good


Henüz sadece 9 ay olmak üzere, ve bu henüz sadece 9 ayda bile kendin hakkında, bebekler hakkında, eşin, ilişkiler, saygı, sevgi, özveri hakkında o kadar öğreniyorsun, gelişiyorsun, sınırlarını zorluyorsun ama ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi başa sarıyorsun ki sonunda
 dönüşüyorsun, büyüyorsun--beni Alya ile oynarken gören biri bu son söylediğime şahit arar gerçi, büyüyor muyum, geri mi gidiyorum yaşça, belli değil :)

Daha az şeye/kişiye kızmaya başlıyorsun. Zaman altın değerinde görünüyor gözüne. Sadece tuvaletini istediğin zaman istediğin süre boyunca yapabilmek bile büyük bir özgürlük gibi görünüyor gözüne.
Dünyanın tüm sabahlarına bebeğin ile birlikte, bebeğinin kokusunu duyarak uyanmak istiyorsun--ve nolur biraz daha uyusak diye uyanıyorsun her yeni güne :) ama sonra koşa koşa eve dönmek istiyorsun, her yeni gün.
Doğan her yeni gün heyecanla bekliyorsun bugün ne değişim gösterecek diye, ve her değişime nobel ödülü kazanmış olsa göstereceğine yakın devasa bir coşku ile karşılık veriyorsun, içten gelen en doğal halinle.
Yenilmiş, becerememiş, bozulmuş, hayalkırıklığı sarmış her yanını hissettiğin olmuyor mu, oluyor. Bağırıp çağırıp oralığı yıkasın gelmiyor mu, geliyor, hatta tutamadığın miktarda etrafa zarar verdiğin bile görülebilir.Şehre gelen ve gidemediğin her güzel konser/sinema/tiyatro/partide aklın kalmıyor mu, 
kalıyor deli gibi.
Ama 2 saat/uyku sonrası bebeğini kucağına aldığın anda hiç yaşanmamışçasına/istememişçesine başa sarıyorsun. İşte bu yüzden sen dönüşüyorsun. Daha iyi ya da kötü değil ama başka birine, dönüşüyorsun.

illustration:EinBierBitte

Salı, Ocak 03, 2012

Mutlu Yıllar!

2011 benim için çok özel bir yıl oldu; dünyanın en tatlı bebeği (böyle düşünmeyen ebeveyn var mıdır!) geldi yaşamımıza ve beni/bizi dönüştüren bu uzun yolculuğa başladık. Daha dün var olmayan bu minik varlık nasıl oldu da koşulsuz şartsız bizi bağladı kendine, geldi oturdu hayatımınızın merkezine, inanılmaz. Elbette bebekle pek de öyle kolay geçmiyor günler, hele kafanızdaki mükemmel şekle hiç uymuyor ama doğduğu günden beri şükretmediğim gün yok gibi, sağlıklı ve huzurlu bir bebeğim olduğu ve onunla geçirebildiğim her an için.
Umarım 2012 isteyen herkesin de bunu tadabileceği, hayallerin gerçekleşeceği, gökten ilham tozunun yağacağı bir sene olur.
Mutlu Yıllar!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...