Cuma, Ağustos 31, 2012

Fillerin Ülkesi


Aylar önce Tayland'a yaptığımız büyülü geziden sonra bu yazım yayınlanmayı beklemiş, günler sürdüğü için anlatmak geziyi buna sıra gelmemiş, hazırlanıp taslaklar arasında unutuladüşmüş. Bu sefer memleketimin güzide tatil mekanlarından birine gitmişken sizi de fillerin büyülü ülkesine yolculuğa götürmek istedim, o dönemde o heyecanla anlattığım gibi:

Çocuktan sonra yolculuklar da hayatınız gibi değişime uğruyor. Daha önce Eskişehirde aynısını yaşamıştık, hayvan ya da hayvan figürü gördüğümüz yerde kendimizi kaybediyorduk ailecek. Tayland'da da özellikle planlamasak da önümüze çıktı hayvanat bahçesi! Fillerin ülkesinde zaten bir fili sevmesek/beslemesek olmazmış!

Dusit Palace denen Avrupai bir sarayın yanında dünyanın en büyük tik ağacından evi ve Dusit hayvanat bahçesi bulunuyor, ve şansa(!) pazartesi olduğu için diğer ikisi kapalı bir tek hayvanat bahçesi açık. Tüm günü burada geçiriyoruz, ortadaki gölün çevresinden dolanıp Bangkok'un geri kalanında olduğu gibi gür ve kadim ağaçların arasından geçerek görmediğimiz hayvan bırakmıyoruz. O günden sonra ve 2 ay geçmiş olmasına rağmen hala, file mama yedirdiğimiz aktive sonrası eğlencemiz oluyor şu diyalog:

"Alya fil ne yapıyor?"
"Hammm"

"Alya maymun nasıl ses çıkarıyor?"
"uuh uuh uuh"

Ama diğer yandan da insan çok üzülüyor tasmalar içinde bir nevi hapisanede olan bu canlıları gördükçe. Hayvanat bahçelerini neden sevmediğimi hatırladım, tabi hayvanat bahçesinde Alya'nın gösterdiği heyecanı gözlemlerken değil, ama sonra, bu fotoğraflara baktıkça daha çok. Daha gelecek gezilerimizde de inşallah çok hayvanat bahçeleri var gibi geliyor bana :)

Çok güzel ve büyüleyici bir şehir, insanda Asya'yı daha fazla dolaşma isteği uyandırıyor. Tayland hakkındaki diğer fotoğrafları görmek isterseniz burada.

Perşembe, Ağustos 30, 2012

Resimdeki bebeği bulun!

Kaçamaklardayız 4 gün-cük, herkese mutlu zafer bayramı, güzel bir haftasonu dilerim.

Çarşamba, Ağustos 29, 2012

Bence A seçeneği!

Deniz ile Alya'nın buluşmasından sonra Deniz'in süper tatlı annesinin kendi blogunda hazırladığı bu sorusuna çok güldüm, bence A seçeneği, sizce ? :)))

Salı, Ağustos 28, 2012

Crocks--En güzel çirkin

Bir crocs çılgınlığıdır gidiyor, benim 8 yaşındaki yeğenim başka bir şey giymiyor, 3 çocuğun 2sinin ayağında bu crocstan var, başta ucuz ve adi görünümlü bulmuştum ama inceledikçe hoşuma gitti. Sizce nasıllar? Kullanan var mı?
Burada bahsetmiştim, Alya'nın Tayland'da Koh Samui adasında girdiği ilk denizinde çığlıklarını susturmak epey zamanımızı almıştı, bir daha da denemedik, ama bu haftasonu Kumburgaz'da bu sefer ayağına sandaletlerini geçirince daha ılımlı yaklaştı ve sonunda keyif alarak oynamaya başladı dalgalar ile, böylelikle bir deniz ayakkabısı alma ihtiyacı doğdu, aklıma da ilk bu crocslar geldi, ayakkabıların tanıtımını da okuyunca ıslaklık ve hijyen konusundaki iddiaları kararımı destekledi, hadi bakalım artık Alya'nın da 21/22 numara en miniğinden bir crocsu var, Alya'nın nasıl hissettiğini anlayabilmek için kendim de almayı düşünüyorum bir tane :)
Buyrun siz de okuyun basın bültenlerini ilginizi çekerse:


CROCS dünyanın en hijyenik, rahat, sağlıklı ve ortopedik ayakkabılarından biri. Bir teki sadece 150 gram olan bu özel ayakkabı mükemmel bir rahatlık yaratıyo.
Patenti sadece CROCS’a ait “Croslite” isimli bir malzemeden üretilen fenomen ayakkabı ayağı tamamen sarıyor ve yastık üzerinde yürüyormuş hissi veriyor.
CROCS’un üzerindeki delikler ayakların hava almasını sağlıyor. Kullanıcısını gün boyu rahat tutuyor. Antibakteriyel, koku yapmayan, terletmeyen, ıslaklık ve leke tutmayan yapısı eksiksiz bir hijyen yaratıyor. Bu elbette tıp dünyası için harika bir sonuç.

Diğer yandan CROCS, farklı renkleri ve modelleri ile kişiye canlılık katıyor. Giyenin fark edilmesini ve fark yaratmasını sağlıyor.
En güzel çirkin, her zaman her yerde!

Pazartesi, Ağustos 27, 2012

buradaki hiçbir şeye ihtiyacın yok...

...ama gördüğünde hepsini birden isteyeceksin!

(you don't need any of these but once you see them, you want them all!)


Aynı mottolarında yazdığı gibi, Karaköy Fransız İş Merkezi geçidindeki bu minicik, renkli cıvıl cıvıl dükkanı keşfettiğinizde gözleriniz dönüyor, nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz, hiçbirine ihtiyacınız yok ama hepsini istiyorsunuz :) Çoğunluğu kağıttan yapılma defterler, magnetler, vintage kartpostallar, yelpazeler, tabaklar! O tabaklar ki(7. fotoğraf) kağıdı ıslatıp hamur haline getiren 80 yaşındaki bir teyze tarafından yapılıyormuş! Ben mesela hiç aklımda yokken çiğdem çiçekli minik not defterlerinden aldım, her zaman yanımda taşırım böyle bir not defteri, ve Alya'nın odasına da otobüs kamyon jip kartı aldım astım, bugünlerde en büyük merakı arabalar ve biip/düüt sesleriyken :)
Kısacası yolunuz düşerse uğrayın mutkala :)

Karaköy'ü turist gibi gezmek


İstanbul'un bana göre en güzel semtlerinden Karaköy ile haftaya başlangıç yapalım dedim, önce Kadıköy'den bir motor ile karşıya geçelim, yaz olması dolayısıyla Karaköy'ün binalarıyla yarışan devasalıkta mavi yolculuk gemilerini görünce kendimizi az biraz minik hissetsek de hemen daracık sokaklarına dalalım, sokak aralarındaki gizli gizemli cafelerindeki bohem havayı soluyalım, galata simitçisinin güler yüzü ve sıcacık sohbetiyle ısınalım, karnımız acıkınca balıkçıların birbirinden lezzetli görünen balık ve salata malzemeleriyle ayak üstü bir balık ekmek yapıp işlerimize geri dönelim dedim.
Güzel bir hafta olsun...

Cumartesi, Ağustos 25, 2012

Aydede Burdaa


Biz bu sabaha böyle başladık:  "aydede burdaa" diyen ses ile, ailemizin en minik üyesinin dünyanın en tatlı sesi ile. Artık rüyasında ne gördüyse, kimbilir, ama o bunu söyledikten sonra zihnimde tatlı tatlı gülümseyen bir aydede kendine güzel bi yer edindi o kesin.
Haftasonları genelde yazmıyorum, blogu bırakın internete girmiyorum, internet dediğiniz şey "ucundan acık" olmuyor ki! Haftasonu olduğu gibi Alya/Evren/aile ekseninde geçiyor, ama bu tatlı aydede beni benden aldı, sizinle paylaşmak istedim. Hem haftasonu programlarımızı konuşmadık :) Biz bu akşam kumburgazda bir düğüne gidicez, Alya'yı da götürüyoruz tabi ki, bol aksiyon bizi bekliyor yani, yihuu(?!) Bu sebeple babannemizden rica ettik birazcık baksın diye torununa bu sabah, ki evdeki anne de hazırlıklarını tamamlayabilsin, yoksa evde bir 17 aylık ile çantaya ben koyuyorum o çıkarıyor modunda hazırlık pek zor tahmin edersiniz. Siz neler yapıyorsunuz bu haftasonu, umarım herkes mutlu mesut Ağustosun son haftasonunu iyi geçiriyordur, neyse ki Eylül geliyor, sonunda!

illustrasyon kaynak : sherley natasha

Perşembe, Ağustos 23, 2012

Denizle ilk buluşma


Bu bayram ziyaretler anlamında çok verimli geçti bizde :) Blogger arkadaşıma dönüşmüş olan universiteden arkadaşımın kızı Deniz'i bile gördük, Deniz 1 yaşına girmeden bir kaç gün önce! Bizi Robert Kolej'in müthiş atletizm sahasının engin ve kimsesiz çimenlerinde ağırladılar. Alya ile Deniz ilk yakalamaçlarını oynadılar bilinçsizce de olsa : Deniz sürekli kaçtı, Alya da onu kovaladı, üstelik tüm oyuncakları, pılını pırtını da toplayarak gitti her seferinde yanına Deniz'in. Diğer aktivitelerimiz arasında çimen terapisi, palamut ve armut toplamaca, yemece, koşu, takip, yürüyüş vardı, ve bir de takla! Alya takla atmayı öğrendi o güzel çimlerde : koy ellerini, kaldır popoyu, koy başını, hooop sıralamasını 100 değilse bile 30 kere tekrarladı.

Daha sık görüşmeliyiz diyerek sonlandırdık güzel günü. Çocuk olduktan sonra yaşamlar ne kadar da benzer hale geliyor, ve benzer sıkıntıları yaşamak, yanlız olmadığını duymak ne kadar da rahatlatıyor insanı, ya da sadece konuşmak bile iyi geliyor. Üstelik bunları paylaşırken aynı zamanda mutlu anlar yaratmak, birlikte gülebilmek de en güzeli.

Foto Not: İlk fotoda sanki 2 büyük yetişkin gibi oturmuş ciddi ciddi incelemiyorlar mı bebekleri, hastasıyım :)

Çarşamba, Ağustos 22, 2012

Tatil sonrası


Biz biraz bu durumdayız Alya ile, saçlar başlar dağınık, tatil sonrası rehaveti ve şaşkınlığı içinde. En salaş kıyafetimle yaptım iş başı, öğlen gördüğüm kadarıyla kızım da benzer bir durumda :) yanlız kocam ne olursa olsun her koşulda jilet gibi gezer o bu durumda değil eminim :) 
Neyse yarına alışırız derken ertesi cuma zaten, ne güzel bir hafta bu böyle!  
Herkese iyi günler, iş başı yapanlara kolaylıklar dilerim!

Cuma, Ağustos 17, 2012

Flashback Friday


 Geçen hafta evlilik yıldönümümüzdü, ameliyat sonrası uykuyla geçirdiğimiz gün, 4. senemizi doldurduk! Fotoğraf üniversite yıllarından, ilk gençlik yılları, en hippi dönemlerimizden, tek derdimizin aşk-meşk olduğu dönemler :) 
Herkese iyi tatiller, görüşemessek iyi bayramlar! :)

Çarşamba, Ağustos 15, 2012

Kuş Bakışı


Hayat devam ediyor
Ama bu sıralar kuş bakışı.
Ve topraklanma, çıplak ayak çimen terapisi
Dünyanın en rahatlatan şeylerinden biri değilse nedir?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...