Salı, Ekim 30, 2012

Bu bayram



Bu bayram iyi geçmedi, çünkü;

 - önce alya sonra evren nezle oldular, şıp şıp burunlar aktı sürekli, alya'nın uyku düzeni yeme düzeni dolayısıyla benimki altüst oldu,
 - alya sadece ve sadece meme emdi, hastalıktan bile olsa artık doyurmayan bir memeyi yarım saat aralıklarla almak talebiyle sürekli üzerimdeydi; ben ki emzirmenin sonsuz tatmininden, bebek ile annenin bağından saatlerce bahsedebilirim, sınırlarımı epey zorladım, geceleri uyuyup şarj etmiyor olsak kesin bırakmıştım öyle söyleyeyim,
 - alya tam da kış gelmek üzereyken giyinmenin anlamsızlığı üzerine derin düşünceler içine girdi, "istemedim" diyerek elimden kaçarken "çıplak çıplak" diye bağırarak etrafta çıplak çıplak koşmayı oyun haline getirdi,
 - alya evden çıkarken ve eve dönerken sürekli bir ağlama krizi geçirdi, ya uykusu çok gelmişti, ya meme istiyordu, ya da bir sebebi olması gerekmiyor canı sıkılmış çılgınca bağırarak boğazını temizlemek istemiş olabilir, sebeplerim de bir yere kadar



Bu bayram herşeye rağmen güzel geçti, çünkü;

 - alya hastayken onu bırakıp işe gitmek ve bu ikilemle yaşamak zorunda kalmadım, her anında sürekli yanındaydım,
 - alya bir gece "doyamadım memeye" diye uyandı, beni benden aldı, sanırım sabaha kadar emzirdim, hatırlamıyorum :)
 - "anne" kelimesini cümle içinde kullanmaya başladı alya, ilk kez anneye biraz benzer "inne" gibi bir ses çıkınca ağzından çok heyecanlanmıştım, şimdi de "anne bak" "anne koy" gibi cümle içinde kullandıkça aynı heyecanı duyuyorum, tarifsiz güzel bir duygu,
 - en yakınımdaki 3 insan taşındı, şimdi sıra bizde, taşınma işlemlerimiz için "start" aldık--haa evet taşınıyoruz, siz de bir el verirseniz hiiç hayır demeyiz :)
 - kestane sezonunu açtık, pek severim kış günü evde sıcacık kestaneyi...



Umarım sizin bayramınız çok güzel geçmiştir, sevdiklerinizle birlikte mutlu ve huzurlu. Bayram aramızdan sonra kaldığımız yerden hayata, yeni maceralara ve paylaşmaya devam...

Not : Çok Sevgili arkadaşlarımız Can ve Ezel'e Alya'nın harika beyaz ceketi için tekrar teşekkür ediyoruz, tüm bayram üzerinden çıkarmadı, ve yine söylüyorum benim bile böyle bir ceketim yok :)

Salı, Ekim 23, 2012

Rengarenk bir gün

Ee artık büyüdü çocuklar, kendi oyun grubumuzu kuralım dedik, o gelemedi bu geldi derken biz 4 çocukla aylar! süren gayret sonucu toplanabildik. Sırasıyla 11,18,19 aylık 3 bebek ve 3 yaşında bir kabına sığmaz abi. Biz vardığımızda eğlence başlamıştı, bizi kapıda ilk karşılayan ikizlere hamile olduğu süpriziyle canım Susu'mun ikizi oldu, sonra 3 yaşındaki abi geldi, ardından 19 aylık Özge ve en arkadan da müthiş bir hızla emekleyen 10 aylık Yiğit geldi! Günün geri kalanı da hep bu sırayla takip etti herkes birbirini.

Veteriner arkadaşım canım Susu'nun evinde buluştuk. Buluşmadan önce bilmiyordum ne kadar doğru bir adres seçtiğimizi, evin her köşesi tam bir oyun alanı! Park yatağındaki toplar hepsinin favorisiydi, park yatağının içine girdiler çıktılar, bir daha girdiler, onlar girdi toplar çıktı, toplar girdi onlar çıktı şeklinde denemediğimiz kombinasyon kalmadı.

Hepsi birbirini taklit etti sürekli, en şirini birbirlerine isimleriyle hitap etmeleri idi. Özellikle Yiğit için ki en minik haliyle hiçbir şeyden geri kalmıyordu çok büyük gelişmeler oldu, sadece görmesi bile yetti. Yanlız odasındaki rafların tırmanılabilir olduğunu göstermeleri sanırım Susu'nun pek hoşuna gitmedi. :)

Ardından salondaki geniş alanda yere yığılan oyuncakları ve kitapları bir bir elden geçirdiler. Derkeen kedileri keşfettiler, Susu'nun yatak odasının balkonunda yaşayan 2 tatlı bembeyaz kedi. Kediler çıktı bu sefer de dışarı, ama bilin bakalım ne oldu, kediler korktu bizimkilerden, başta kediler bunları kovalarken olay tersine döndü bizimkiler kedilerin üzerine zıplayacak diye ödümüz koptu--vardı böyle bir potansiyelleri!

Alya bile sevdi kediyi--normalde korkmuyorum ben, ama gidip ellemek de başka bir şey, Alya'yı hep kedi-köpek ellenmez diye öğretirken gel de sen şimdi açıkla : "bir tek Yiğit'in kedisini elliyoruz, başka kediyi ellemek yok." Neyse ki henüz "neden" sorusu lügatımıza girmedi.

Gün nasıl bitti hiiiç anlamadık, hepimizin aklından 4 çocuklu olmak böyle bir şeymiş demek diye geçti  ve herkes şuan sahip olduğuna şükretti :) 

Pazartesi, Ekim 22, 2012

Teşekkürler!


Çok tatlı Barış'ın annesinden geçen hafta içinde bu 2. ödülümü aldım, şanslı bir haftamdaydım anlaşılan--siz de kuş üstüne s.çınca gidip hemen bilet alanlardan msınız, ben öyleyim :)

Bir türlü yazamadım çook teşekkür ediyorum ödül için, günümü aydınlattınız :)

En yakın zamanda ben de ödüller dağıtacağım! :)

Adım Adım 18. ay


Adım Adım süpriz paketimizden bu ay çıkanlar: Bu ayın gelişim özelliklerini anlatan Eğitici kitap, Alya'nın elinden bırakmadığı elbiseleri anlatan minik kitapçık ve Abaküs.

Eğitici kitap genellikle 1 kez okunuyor bizde, geçen ayki çubuk oyunu çok güzeldi ama bu ayki kitaptaki yapıştırmalar çok minik olduğu için istediği yere yapıştırması çok güç oldu, beğenmedik ikimiz de :)

Abaküs adı itibarıyle özellikle çok hoşuna gitti Alya'nın gün boyunca adını "küs" hecesine vurgu yaparak söyleyip, dışarı çıkarken yanından eksik etmediği oyuncaklarından biri haline geldi. Amacına pek ulaşamadı o ayrı, tek tek hiç saymadı boncukları hepsini birden bir taraftan diğerine geçirdi akıllı bıdık.

Herkese iyi haftalar, tatilde olanlara--ki sadece bizim ofisin yarısı neredeyse-- iyi tatiller!

Perşembe, Ekim 18, 2012

Marks&Spencer Yağmur Çizmeleri



Konu mankenimiz Alya sizin için giydi yağmur çizmelerini Mark&Spencer'in. 

Hoop çıktı oturdu gerçek mankenin yanına, sonra bir güzel de koluna girdi sanki arkadaşı gibi, tamamen spontan, sanırım biraz da sohbet ettiler fısır fısır. Ahh bu çocuk beni sürekli güldürüyor :) Sonra ne desem ikna edemedim, ben de koyverdim buzz gibi yerlerde çıplak ayakla dolandı durdu, azıcık dolaşınca hevesini aldı, döndü geldi ayakkabılarını giymeye. Bana kendi sınırlarımı tekrar çizdiriyor, bu süreçte eğleniyoruz çok, önemli olan da bu sanırım, ayaklar eve gidince yıkanır 30 kere ne önemli var...

 İnsan unutuyor, herşeyi ilk kez yapıyor, hayatında ilk defa çizme giydi, başta biraz bocaladı, yeni yürümeyi öğrenmiş gibi kollar çayda çıra yaptı bir süre, ama sonra bunu da becerdi, bir tık daha attık ilklere.


Kırmızı botlar için "boys" yazıyordu ama bilemedim ne dersiniz. Beğenmediyseniz bir de Tchibo'ya bakın derim, bu hafta tam da çizmeler, yağmurluklar gelmiş çocuklar için, çok eğlenceli.

Çarşamba, Ekim 17, 2012

Gangnam Style


Diyorduk ki bizim anne babalarımızla generasyon farkı 1 ise bizim çocuklarımızla aramızda 1000 olacak heralde, teknolojik ilerlemeleri ve bilgiye erişim özgürlüğünü sürekli paylaşım hevesi ile birleştirirsek evet evet biz çocuklarımızın jargonuna, eğlence anlayışına, yaşam tarzına yetişemeyecektik.

Ama daha çocuğum büyümemiş henüz bir bebekken bile 90lı bir tanıdığım bana bu Gangnam style fenomenini anlattığında kendimi birden çok yaşlı hissetim! Meğerse Kore'de bir yer olan Gangnam'ın gece hayatına gönderme yaptığını söyleyen bu saçma absürd video internette 400milyondan fazlaca izlenmiş, amcanın dansı! fenomen olmuş, bu dansın nasıl yapılacağını anlatan videolar dolmuş taşmış youtube'da, ve düğünlerde bile kasap havasının yerini almış inanılır gibi değil!

Siz görmüş müydünüz videoyu? Ne düşünüyorsunuz? Gerçekten yaşlandık mı ne?

Salı, Ekim 16, 2012

Beden Müziği Festivali - Aile Matinesi



Beden müziği de nedir? Beden perküsyonu da diyorlar, el ve ayaklarla bedeni vurmalı bir enstrüman gibi kullanarak, sesle de eşlik edilen müzik ve dans karışımı bir koreografi. Hem göze hem kulağa hitap ediyor.

Sevgili Aybala haber verdiğinde gidelim diye--çocuklu hayatın kaçınılmaz plansız yaşama zorunluluğundan minik Yiğit hasta olunca gelemediler--çocuların katılımcı olduğu bir ortam hayal etmiştim. Ama Cemal Reşit Rey'in o büyük konser salonunu görünce hınca hınç bebeğinden çocuğuna, ağlayandan zıplayanına bir oda dolusu minikle, bu pek mümkün görünmedi gözüme!

Katıldığım en rahat, en tatlı en eğlenceli konserdi. Özellikle aile matinesi olmasından kaynaklanan aktivite, Kekeça üyesi Tugay Başar'ın eliyle yaptığı hareketleri ve söylediği sesleri seyircilerin tekrarladığı kısım epey komik ve eğlenceliydi. En son "komşuuu", "komşu komşu huuuu" dediğinde bunları tekrarlayan tüm! salon coşkudan kopmuştu! :) 

Bizim ilk gidişimiz değil bu konsere aslında, Alya daha minikken yılbaşı kutlaması amacıyla bir tanıdığımızın evinde düzenlediği oda müziği konserine götürmüştük, sesi çıkacak diye korkudan yüreğim ağzımda, gık diyince 3. dakikada dışarı fırlamıştım salondan. Burada da konser salonuna girmeden önce pazarlık yapıyorduk Evren ile, sen mi çıkarıcaksın dışarı "gık" diyince ben mi diye. Ama salonun durumunu görüp, hatta konserin başladığı ilk saniye bebeğin biri avazı çıktığı kadar bağırınca buna gerek görmedik. Yarısından sonra da uyudu zaten bizim ki, sanırım konseri izleyen en sakin bebek-ana-baba bizdik. :) 

En büyük süpriz ve unutulmaz anlardan biri aktivite sonrası fuaye alanının o muhteşem kalabalığı idi. Herkes hep bir ağızdan şarkı! söylüyor, bir yerinden topluluğa katılmaya çalışıyordu. Bizim ufaklık da uykusunu biraz-cık almış ama tam da tamamlayamamış hali ile bu çılgın insanlar topluluğunu anlamlandırmaya çalışıyordu sanırım.

Ayrıca bu sene 5.sinin İstanbul'da yapıldığı uluslararası festivalin türk ev sahibi Kekeça grubunun sayfasından da beden müziğine, festivale, ve grubun kendisine dair daha detaylı bilgi edinebilirsiniz.


Cuma, Ekim 12, 2012

Yaşasın haftasonu!




Bugünün cuma olması yeteri kadar güzelken bir de çokoprensin pek tatlı annesinden pek tatlı bir ödül almış olduğumu öğrendim, parti kızı Nazlı'ya diye:) Çok teşekkür ederim, günümü aydınlattı :)






Haftasonu planlarınız neler? Biz epey doldurduk bu haftasonunu, dişçi randevum var pek de heveslenmediğim, tabi ki ailecek gidiyoruz benim randevuma her seferinde, randevunun tek güzel kısmı da o !

Haftasonumuzun en heyecanlı aktivitesi  body music festivali kapsamındaki müzik atölyesi olacak. İlgilenenler için detay aşağıda, Cemal Reşit Rey'de saat 2'de:

"Festivalin çocuklara yönelik en önemli etkinliği de sayılan aile matinesi, yediden yetmişe herkesin keyif alacağı, çocuk ve gençlerin özellikle ilgisini çekecek çok eğlenceli, izleyiciyi de içine alan, beden müziği sanatçılarının mizahi yanını da gözler önüne seren çok özel bir etkinlik…"





Istanbul fashion week etkileri devam ediyor! Unnado'da Ralph Lauren indirime girmiş 17 Ekim'e kadar, biraz fazla ciddi bana göre Ralph Lauren çizgisi ama çok güzel kırmızı bir mont var mesela çok tatlı ve çok da indirimli. Siz yine de bir bakın derim :)







Herkese mutlu cumalar, iyi haftasonları!

Perşembe, Ekim 11, 2012

Evde bir Papağan



Bizim evde bir papağanımız var bugünlerde. Ne söylersek tekrarlıyor, en alakasız şeyleri bile! "Şuna bak" diyorum babasına Alya'yı işaret ederek mesela. Hemen arkasından tekrar geliyor, hem de 2-3 kere 
"şuna baak" "şuna baak"

Banyo yaparken "aa galiba bitmiş şampuan" diyorum. Bütün kelimeleriyle toplu tekrar geliyor, üstelik sadece o an değil, ilerleyen günlerde aynı şampuan kutusunu her eline alışta: "aa galiba bitmiş şampuan"

Biz güldükçe hoşuna gidiyor, daha fazla tekrarlıyor.

Bebek bakımıyla ilgili ilk öğrendiğimiz şeylerden biriydi, çocuğuna seslenirken kocana seslendiğin "sevgilim" "aşkım" vs. sözcükleri ile seslenmemeli, ikisini ayırd etmeli ki çocuk iki sevgi türünün ayrımına varsın diye. Şuana kadar işi kotarmıştık, tam aşkım diye seslenmek içimden gelirken, ağzımdan çıkmamasına özen gösteriyordum. Ama şimdi bizimki papağan modundayken, ben Evren'e aşkım dediğimde, "aşkımmmm" diye ennn tatlı sesiyle tekrarlıyor. Sonra tabi vurguluyoruz, "benim aşkım kim" "baba/anne", "benim bebeğim kim" "Alya" diye! Zor bu işler zor! :) 

Haftanın Markası : Nuuba&thegangs

Hazır Istanbul fashion week başlamışken, havadaki moda bulutuna uyarak yeni keşfettiğim bir markayı paylaşmak istiyorum sizinle:
Nuuba&thegang

Farklı desenlerde ve iskandinav tarzda, en önemlisi Oekotex denen sağlığa zararlı madde içermediğine dair sertifikası olan bir marka. Alya'nın cildi çok hassas, biraz da alerjik, cildi giydiklerine bağlı olarak hemen kızarıyor ya da kaşıntı yapabiliyor. Bu sebeple giydirdiklerime çok dikkat etmeye çalışıyorum.
Ben çok beğendim, en çok da ALbababy markasını, "alba" ismini çok seven arkadaşımı çok sevmemden belki,  algıda seçicilik oldu artık. Siz de sevdiyseniz incelemeniz için ürün detayları burada. Adrese girmişken markanın temsilcisi diğer "gang" lere de bakmayı unutmayın, çok tatlılar!

Salı, Ekim 09, 2012

Ben Benim Kendim



Buaralar Alya'dan duymaya en alışkın olduğumuz kelimeler ve kelimelerin tanımladığı davranış şekilleri bunlar: ben, benim, kendim
Elinden bırakmak istemediği ya da tam tersi almak istediği herşeye "benimm" diye tutturuyor,  
ve herşeyi kendi yapmak istiyor, kaşığı kendi tutmak, yemeğini kendi yemek, yürürken kesinlikle elimizden tutmadan kafasına estiği gibi oraya buraya gitmek istiyor--daha sayabilirim ya da fotoğraftan kendiniz görün!

Hep deniyor ya özgür bırakmak lazım çocuğu düşe kalka öğrensin diye, ben de bunu savunuyorum ama o kadar zormuş ki koruyucu kolayıcı olmamak her an, düştüğü zaman yanıbaşında bitmemek, ve hatta düşmesine engel olmamak! Her an tetikte yaşamak insanın içine işliyormuş meğer. Ama herşey gibi bu da öğrenilecek bir şeymiş meğer. Zamanla, yavaş yavaş.

Buarada bu hafta 18. ay doktor kontrolumuzde müjdeyi aldık:
"-Terrible Twos nedir duymuşsunuzdur, 2 yaş depresyonu, hah işte bu şekilde ifadelerle kendini belli eden benliğin oturması, bu dönemin başlangıcıdır"

Pazartesi, Ekim 08, 2012

Bir babanın bakış açısı


Yakın arkadaşlarımızdan birine aşağıdaki satırları yazarken Evren, ben de "cc"deydim, içimi ısıttı benim, hiç değiştirmeden sizinle paylaşıyorum bir babanın, üstelik çocuk sahibi olmak konusunda epey korkuları olan bir babanın duygularını. Annelerin biyolojik saati çalışıyor, tık tık ediyor saat vakti gelince evet ama peki ya babalar nasıl veriyorlar bu kararı, nasıl hazır olur / hazır olduğunu anlar bir baba çocuk sahibi olmak için? Bildiğim tek şey babaların daha mantıklı baktıkları duruma, diğer herşeyde olduğu gibi, artı eksi hesabı yapıyorlar, ama görünen o ki bu hesabı çocuk sahibi olduktan sonra yapmak en doğrusu :

"Bebekten önceki ruh halimi hatırlıyorum, şu fark dikkatimi çekiyor:
Hmm artısı - eksisi nedir?
Eksisi : Bebek yapmak, bakmak, çok zor. Hayatın değişecek, o olacak bu olacak.
Artısı : Çok seveceksin.
Nasıl bir denge bu.
Hiç akıl işi değil...

Diyordum.

Ama bu paradigma genel anlamıyla doğru olmasına rağmen öncesinde anlayamadığım şey artıya yazdığım "çok seveceksin"'in ağırlığıymış.
İnsan sevmeden bilemiyor, onun için artı taraf hafif görünüyor.
Hayatına çok seveceğin "bir şey" sokuyorsun ve bu evde mıncıklamanın çok ötesinde hayatının her alanında artı olarak dönüyor.
Aksilikler eskisi kadar büyük görünmüyor.
Sevginin verdiği bir genel mutluluk, kafanı boşaltabileceğin güzel bir imkan veriyor.

Yani bebek sahibi olup, önceden tahmin edilen ama tüm boyutları ile anlaşılamayan bu duyguları, hayata bakış açındaki değişiklikleri yaşamadan terazinin artı tarafını doğru tartma imkanı olmuyor gibi geliyor bana, en azından bana olan buydu.."

Perşembe, Ekim 04, 2012

Haftanın Yeni Oyunu



Herkese günaydın, güzel bir perşembe olsun!

Bu hafta yeni oyunlar haftamızdı bizim. Başladık ufak ufak aktivitelere, yaşasın!!!

Sevgili İlknur burada bahsettiğinde kürdanları kağıt tabağa saplama aktivitesinden, çok beğenip kafama not almıştım, ama Alya'nın kürdanları dağıtma merakından, ve kürdanların sivriliğinden ürküp henüz bizim için erken olduğunu düşünmüştüm.

Adım adım paketimizdeki çubuk aktivitesini pek güzel ve merakla yapınca Alya dedim ki bir deneyelim. İlk denediğimiz sabah ben evden çıkarken arkamdan bakmadı bile Alya, çubukları tabağa geçirmekle çok meşguldü minik eller, ben de aklım evde kalmadan işin yolunu tuttum.

Buarada çocukların bazı yaptıklarına akıl sır ermiyor, Alya'nın tabağa kürdan saplama aktivitesindeki yatış pozisyonu gibi! Tabaktaki deliklerden anlaşılacağı gibi ilk sefer yapışı değil bu, dolayısıyla ilk yaparkenki hazır olda duruş yerini yoga tarzı yerde yatışa bırakmış durumda, ayağın biri bir uçta, diğeri öteki uçta! Bir insan nasıl böylesi bir pozisyonda böylesine rahat yapar bu aktiviteyi, bilemiyorum ben, ya siz?
Ahh bebekler ve esneklikleri!

Çarşamba, Ekim 03, 2012

Merhaba demeden biten giden 17.ay


17. ayın sonuna doğru Alya 12-18 döneminin en hızlı gelişim sürecini geçiriyorken Adım Adım paketimiz geldi, burada bahsetmiştim. Normalde akşam iş dönüşü kucağıma atlayan Alya kucağımda renkli kutuyu görünce kutuya atladı bu sefer: "açayım, açayım"

Süpriz kutumuzun içinden 2 tane kitap, 5 adet çubuk, 2 ayrı tarz kart, bir boy ölçme kağıdı, bir adet de minik bebe şampuanı çıktı.

Kitaplardan biri aktivite kitabı, 17. ayın ve banyonun özelliklerini tanıtıyor, ama esas bu kitabın en güzel kısmı çubukları deliklerden geçirme oyunu bence. İlk ben yaptım, sonra o minicik parmaklarının hepsiyle birden tutmaya çalışarak O, ilk yapışında her çubuk için ayrı bir sevinç çığlığı atarak.

Diğer kitap çok meşgulüm adında, minik bebekler aktivite yaparken görülüyor, yanlız Alya'ya göre hepsi aynı şeyi yapıyor: uyuyor! Çünkü çok basit hepsinin gözleri kapalı!

Kartlar ise Alya'nın favorileri. Traktör kelimesini bilmiyordu, onu da öğrendi şimdi kartlardan artık yabancılarla konuşmaya hazır! Montessori metodu diye bir kitap okuyorum şimdi, önsözünde diyor ki çocuklarda "emici zihin" vardır:

"iki yıl sessiz sedasız oturup birden çevrelerinde konuşulan dili kusursuz grameri, telaffuzu ve bütün ayrıntılarıyla konuşmaya başlamak hangi yetişkinin harcıdır?"

diyor, gerçekten çok etkileyici bir şekilde öyle değil mi!? Alya "s" harfini söyleyemiyordu örneğin, "aslı" için "aklı" diyordu, ya da "aslan" için "aklan", nasıl olduysa dün birden söylemeye başladı, tabi 10 kere tekrar ettirdik sonra, bir daha söyle bir daha söyle diye, bazen kim çocuk kim yetişkin ayırt etmek güç.

Salı, Ekim 02, 2012

Bugün tam 1 sene oldu..


...ben işe başlayalı. Sanırım yavaşça, ama çoook yavaşça alışmak üzereyim--hala tam alışmış değilim!-- bu çalışan anne kavramına. Türümün pek ender bir örneğiyim kabul, ama dinlenmek için işe koşa koşa gelen bir anne olmayacağım, biliyorum artık bunu. Hala öğlenleri emzirme bahanesine! kızımı görmekteyim, artık neresi olursa alışveriş merkezi, sahil, ev, hatta çok işim olduğumda ofisimin önü--annem babam sağolsunlar. Ama o yarım saat illa da görüyorum kızımı her Allah'ın günü, gün içinde sürekli anne-çalışan kadın kimlikleri arasında gidip geliyorum. Bir "switch" modum var, açıp kapayıp duruyorum.

Tam da ben bunları düşünmekteyken okudum Mehtap Erel'in röportajını, düşünce tarzı ve bunu dile getirişi çok hoşuma gitti, özellikle şu satırlar:

"Hiçbir şey mükemmel değil. "Gün batımında çimen kokan bahçemizden kendi ektiğim naneleri toplayıp, limonatamıza koyup kocam bana aşk sözcükleri fısıldarken, kelebek kovalayan oğlumuzu verandamızda izliyorum." tadında bir hayatım yok ve böyle bir derdim de yok. Sağlıklıyız, biraradayız, bunun için de elimizden geleni yapıyoruz. Hayat mükemmel değilken ben mükemmel olmak için popomu yırtamam."

Ne diyorsunuz, mutluluğa giden yolda çok güzel bir yaklaşım değil mi!?

Röportajın geri kalanı alternatifanne de.
"Free as a bird" foto kaynak : aldariart

Parti Fotoları

Beklenen fotolar geldi! :) Tüm yorumlarınız için çok teşekkürler, cuma akşamı 8'de motorla karşıya geçerken yanıtladım bir kısmını, rutinden çıkan böyle bir geceme eşlik ettiğiniz, heyecanımı artırdığınız için çok mutluyum, fotoları da sizinle paylaşmak için sabırsızlandım anlaştığımız gibi :)

Bu kısım partiye hazırlık, iş çıkışı karın doyurmaca fln:


Ve renklerden, çılgın peruklardan, aksesuarlardan da belli olacağı gibi 80'lerde bir parti--buarada bu saçı çok sevdim ben, küt, siyah, dolu dolu kahkül, siz dersiniz? :) Evren de fötr şapkası, o sevimli (düğünümüzde takmış olduğu) papyonu, yeleği ve purosuyla biraz 70'lerden takip etti bizi, elimizdeki malzemelerle bu kadar oldu :)

Bu kadar kalabalık olup--65 kişi!-- bu kadar çok insanın konsepte uymaya çalıştığı bir partide bulunmamıştım daha önce, ortamın enerjisini ne kadar arttırdığını anlatamam size! Herkes gerçekten 80'lerde hissediyordu kendini! :) Fotoğraf çekmediğimiz her saniye dans ettik!




Mekan Taksim Odakule'nin yanında "in the van" diye bir yer, 65 kişi mekanı kapadık tabi, çok rahattık, beyaz flashlar sizi yanıltmasın, süper havalı, disko toplu tam bir 80'ler ortamıydı:




Her yeni anne-babanın bu tür kaçamaklar yapması, rutini bozması lazım, bünyenin de-şarj olması için. O bir gece kacamağı size 2-3 günlük uykusuzluğa mal oluyor o ayrı ama olsun, yapmak lazım fırsat ve gece bebeğinize bakıcı buldukça, şiddetle tavsiye edilir! :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...