Çarşamba, Ağustos 28, 2013

Emzirmeyi bırak(tır)ma


Her çocuk farklı, her anne farklı, her anne-çocuk bağı da farklı. Ama değişmeyen bir kaç faktörün olduğunu keşfettiğim için ve benim gibi emzirmeyi uzun soluklu bir yolculuk olarak yaşayan hemcinslerime pozitif enerji verebilirim umuduyla burada tekrarlamak istedim.




--> Zamana yayarak, giderek azaltarak bıraktırma. Bu psikologların tavsiye ettiği bir yöntem. Ben hiiç ama hiç ihtimal vermiyordum. 2 yaşına girdiğinde Alya sürekli ve hep üzerimdeydi, ve artık oyuncak haline gelmişti. Öncelikle doktorumuz dedi ki kontrolü elinize alabilirseniz 2,5 yaşa kadar yoluvar, sonra da sizin kontrolünüzde yavaş yavaş kesersiniz. Ben kendim de 2 yaşta daha hazır olmadığım için inanamasam da atladım bu ihtimalin üzerine. Ve öncelikle "meme zamanları" belirledik, bizim için sabah, öğlen, iş dönüşü ve akşamdı. Önce iş dönüşünü kestik, sonra öğlenleri. Ve bağımlılık da giderek azaldı, "meme zamanı değil" dediğim zaman anlar hale gelmişti.
Üstelik bizden 1 hafta önce bir arkadaşım daha yine bu azaltarak yöntemini başarıyla uyguladı, onaylandı ve geçerliliği kesinleşti yöntemin, işe yarıyor baylar bayanlar!

--> Bu dönemde çocuk duygularını nasıl ifade edeceğini bilmiyor, siz onun adına seslendirmelisiniz, bu memeyi kesme sırasında durumçok önem kazandı bizim için. Sabaha karşı emdiği için ilk sabah 6 sularında geceden daha fazla istedi meme, vızıldanıyordu ki ben şu büyülü cümleyi söyledim:
"alya, ben de çok üzüldüm biliyor musun, ben de çok seviyordum seni emzirmeyi ve hiç bitmesini istemiyordum, ama süt bitti"
İnanamazsınız nasıl bir anda şak diye kesildi sesi, o andan itibaren bir daha meme demedi o sabah.

--> Memeyi kestiğiniz sırada her zamankinden daha çok sevginizi belli etmeniz, söylemeniz, sarılmanız iyi hissettiriyor çocuğu diyorlardı, çocuk da zaten onu arıyor--bkz bir önceki ilk gece yazım. Geceyi takip eden sabah ise 6dan 8e kadar salonda koltuk üzerinde sarılarak uyuduk. Benden daha mutlusu yoktur o sabah.

-->Çocuğu bu konuya hazırlama. Tatile giderken bile 1 hafta önceden kafasına sokuyorken nereye gidicez, uçağa mı binicez arabaya mı gibi detayları, tabi ki bu kadar önemli bir konu hakkında çok da abartmadan çocuğu hazırlamak önemli. Arkadaşım bir hikaye yazmıştı, ben süt bitiyor dedim. Alya başta "olsun anne ben yine de emerim" gibi bir öneri ile gelse de zamanla alıştı, "ne zaman bitiyor" diye sordu, anladım ki artık hazır.

Salı, Ağustos 27, 2013

Hayaller gerçek olurmuş..

 

Tüm hayalim emmeyi kendi kendine travmasız bırakan bir bebek/çocuktu. (Neler duydum inanamazsınız, memeyi bıraktıktan sonra dışarda arabada uyutup yatağına yatıran mı dersiniz, tv karşısında 3 ay boyunca sızmadan uyuyamayan mı dersiniz.. kabus)

30 aydır bekledim, sanırım artık yeterince bekledim, olmuyorsa olmuyor, zorla da güzellik olmaz di mi ama diyip kapadık gözümüzü, ama tabi hazırlıklarımızı yaptık, emmeyi çok azalttık 2 yaşına girdiğinden beri. Ve kafasını da bu şekilde doldurduk, bir gün gelecek, süt bitecek ve Alya büyüyecek...

Ve dün gece büyük geceydi.

Uyumaya gittiğimizde odadan bir daha hiç çıkmıyorduk normalde ama Alya'nın şuana kadar hayatındaki en zor gecesinde ne isterse yapmaya hazırlıklıydım, ilk önce biraz zorladı "bir kere meme, son bir kere" diye, ağlamadan ama mızıldanarak, baktı kararlıyım, "makarna pilav var mı bakalım mı, bir kere bakalım" dedi. Gittik mutfağa, 1 tabak sebze çorbası, üzerine 1 tabak da pilav yedi.! Sanırım sigara bağımlıların sigarayı bırakmasından sonra kilo alışları gibi Alya'nın da yanaklarda şişme bekleniyor yakın gelecekte.

Saat 9 gibi karnı iyice doyunca artık, geçtik yine yatak odasına, attık yerlere yastıkları, başladık üzerilerinde dönmeye. ve Alya bir daha hiç ama hiç meme istemedi!!!!--nasıl olur allahım!!!!

"yakın ol anne bana" dedi, içine düşücektim."anne hep bana yakın olcak msn, uyanınca da olcak msn" dedi. nasıl sıkı sıkı sarıldığımı siz tahmin edin. sonra hikayeler başladı, almıştım gazı, biri bitmeden diğerine geçtik, saçmaladık, güldük, saatler geçti. ben uyumak üzereydim artık birden dedi ki:

"anne sarılarak uyuyalım mı" bu kadar bağlılık da fazla mı diyorsunuz, olsun, hayallerim gerçek oluyor, daha ne isterim. bir sarıldık, bir ayrıldık, tekrar sarıldık.. en son hatırladığım el-ele uykuya dalmıştı...

daha bununla bitmedi hikaye, çok eminim, ama olsun, ilk gece böyle olsun, en zor gecem/gecesi, artık hepsine hazırlıklıyım.

Darısı biraz hazırlık biraz hayalle tüm dileyenlerin başına...

Salı, Ağustos 20, 2013

Ikea'dan DYI

 
2 yaş ve daha küçüklerin ay ay hangi oyunlardan zevk aldığını, onları nasıl oyalacağımı artık çok iyi biliyorum da bu yaştan büyükler hakkında o kadar iddialı değilim, malum. Geçen ay Alya'nın 9 yaşındaki kuzenine, aynı yaşlardaki 4-5 kız ile birlikte bir gün organize etmem gerektiğinde düşünmeye/araştırmaya başladım. Sonunda tesadüf eseri İkea'dan benim bile çok hoşuma giden bir aktivite bulduk, kızlar da çok sevdiler, sonra da duvarlarına astılar, pek tavsiye edilir efenim.
 
8-9 yaş için boyama aktivitesi için gerekli malzemeler:
 
- Kumaş, şekilli ama beyaz üzerine siyah kalem çizgili(yarım mt, 1 mt istediğiniz uzunlukta)
-Boya kalemleri (kumaş boyası değil özellikle, keçe kalem gibi)
-Çerçeve (dilediğiniz renkte ve boyutta)

Biz kumaşı iki kısma ayırdık, ve 2 grup yarıştılar :
 
 
tabi bu jenerasyonun tüketmekteki hızına hazırlıklıyım, ama yine de monopoly için biraz küçük değiller mi!?! ben ilk kez monopoly oynadığımda üniversitedeydim!  :)

sanırsın gerçek paralarla kumar masasında oyun döndüren, ağızlarında puro kocaman insanlar, ciddiyete gel! :


alya bir süre dayandı, fazla ağır, aksiyonsuz geldi sanırım, girdi oturdu oyunun içine :)
 
 
 
Alya monopoly'den diskalifiye olduktan sonra :

Pazar, Ağustos 18, 2013

Chalkidiki - Ouranapolis

 

Gezimizin son durağı Selanik'in güneyinde bulunan ve çatal görünümündeki Halkidiki yarımadasının en sağındaki Ouranapolis.(Part-2) Bir önceki yazının devamı aslında ama günbatımında daha varır varmaz vurulduğum çok tatlı bir sahil kasabası olmasının yanısıra kazayı yaptığımız, sımsıcacık yunan halkının tüm yardımseverliği ile tanıştığımız yerden ve özellikle Hotel Filoxenia'dan uzun uzadıya bahsetmek istediğim için ayrıca yazdım.
 
 
 
 
Halkidiki, Thasos'a göre daha organize, daha pahalı. Çatalın ilk yarımadası Selanik'lilerin en uğrak yeri, Lonely Planet'in değimiyle"unimaginitave" binalarıyla pek popüler ve kalabalık dolayısıyla.

İkinci yarımada biraz daha sessiz, daha sakin, aile yeri diyor oraya yine Lonely Planet.

Ama üçüncü yarımada (Mount Athos)Athos Dağı'nı barındıran, dini anlamı olan gizemli bir yer. Şöyleki, adanın 10'da 9'una giremiyorsunuz. Yasak bölge; kadınlar için tamamen yasak, erkekler ise belirli bir işleme ve  izinlere tabi. Çünkü burada yüzyıllardır katolik rahipler yaşıyor. Avrupa birliği bile bu yasağı delememiş. Şuan  2000 rahip ikamet ediyor. Kadınlar sadece 500 metreye kadar yaklaşabiliyor, o da tekne ile, 3 saat boyunca. Gerçekten de enteresan güzellikteki manastırların olduğu etkileyici bir yer bu Mount Athos:
 
 
 
 
Hotel Filoxenia:
 
 Merkeze çok yakın olan otelin kendisi zaten palmiye ağaçlarıyla, kahvaltıyı sundukları bahçesiyle çok sempatik. Ama her yeri ve herşeyi iyi ya da kötü yapanlar asıl insanlar. Bu oteli de özellikle işleten kadın, ve ona yardımcı olan kızı, oğlu, eşi ve babası dünyalar tatlısı, yardımsever, içten, iyi insanlar. İlk sabah merkezden kalkan tekne turuna acil yetişmeniz lazımdı, kadın kendi önerdi:
"-biz bırakalım, işiniz bitince haber verin gelip alalım"!
Akşamına keşif gezisi sırasında yürümez olan arabamızı bir benzinciye bıraktığımızda kadının oğlu gelip bizi aldı, ve ertesi gün de tekrar sabahın köründe Evren ile birlikte tamirci aramaya gittiler.
Hele de dilini bilmediğiniz yabancı bir yerde muhtaç duruma düşmüşken böylesine bir yardımseverlik gözlerimi dolduruyor, tüylerimi diken diken ediyor hala bile. Ne kadar teşekkür etsem az, yapabileceğim sanırım en güzel şey bu satırları okuyan herkesi o otele gönderebilmek :) 
 
 
 
 
Biz tatilden döndükten sonra şöyle bir yazı okudum Radikal'de yayınlanan:
Thasos'a giden kiminle görüştüysem hepsi de booking.com'dan otel ayarlamışlardı, biz de önce airbnb denedik, bayram sebebiyle muhtemelen yer bulamadık, booking'e döndük, trip advisor ile birlikte. Yazıda bahsettiği gibi yorumlara çok önem veriyor insan, hatta döndükten hemen sonra yazayım yorum diyordum, özellikle Hotel Filoxenia hakkındaki içimden taşan güzel duygularımı, ama bu radikal'de yayınlanan yazı çok haklı, dolayısıyla burada da bahsetmek istedim. Daha güvenilir geldi bloga yazmak, ismim belli cismimi belli. Aynı şekilde bu gezi için de hep blogları gezdim, epey bir insan detaylıca yazmış, size de ilk önerim bloglar olur zaten. Yazıda da ayrıca benim de ilk defa öğrendiğim siteler var, bir göz atın derim.
 
 

 
 
Bir de özellikle teşekkür etmek istediğim bir arkadaşım var, instagramdan, eski bloggerlardan:defneyleyasamak.com blogunu sahibi Tuğba. Daha önce hiç konuşmadık ama fotoğraflarına ve dünya güzeli kızına bayılıyorum. Fotoğraflarından Thassos'a gittiğini biliyordum, tüyo var mı diye sordum, telefonlaştık, dedi ki
"-öyle mesajla içime sinmez, herşeyi detaylıca anlatmalıyım."
Çok mutlu oldum. Instagramı bu yüzden çok seviyorum, bence sosyal ortamların en pozitifi, hayatıma çok tatlı insanların girmesine vesile oldu.

Cuma, Ağustos 16, 2013

Kuzey Yunanistan - Thassos

 
 
   
İstanbul-Gemlik-Alexandrapolis-Thassos-Ouranopolis-İstanbul araba yolculuğu ama özellikle Thassos sahilleri üzerine öneriler (Part 1)
 
Son dakika patlayan kocanın işi sebebiyle biraz kulağı uzataraktan göstersek de Gemliğin o kaydıraklı havuzunu arşivlere katmasaydık eksik kalırmışız-->özellikle çocuklulara pek tavsiye edilir: Atamer Hotel --> harika manzaralı, güzel yemekli, tam bir çocuk dostu otel
 
 
 
İpsala sınır kapısından araba ile geçebilmek çok rahat, herkes bunu soruyor, Schengen Vizesine ek olarak Turing'den temin edilecekler var sadece:
Çok basit bir işlem, hem kendiniz gitmeden başkası da sizin adınıza halledebiliyor, ayrıca Ipsala sınrda da temin edilebiliyor aynı dokümanlar, ama bir an önce yola devam etmek istiyorsanız, önceden hazırlıklı olmakta fayda var.
 
ONEMLI NOT:Başımızdan bir kaza geçtiği için konuda uzmanlaştık maalesef, uluslararası trafik sigortası karşı tarafa verdiğiniz zaraları karşılıyor sadece, siz kendi olası masraflarınız için ayrıca yurtdışı sigortası yaptırmalısınız ki bu zorunlu değil, biz tamamen tesadüf olarak biten sigortamızı yenilerken yurtdışına çıkıyorken onu da yenilememiz önerilmişti, dönünce iptal etmek üzere, 15-20 TL kadar sadece bir masraftan bahsediyoruz.
 
Gelelim Yunanistan'ın en kuzeyinde Kavala'nın karşısında bulunan Thassos adasına. 2 feribot mevcut, Keramoti'den daha yakın 45 dakikada Thasos merkeze gidiyor, adanın daha güneyinde Limenaria, Potos civarında kalacaksanız --ki en güzel sahiller bu tarafta-- Kavala'dan kalkan 1,5 saat süren feribotu tercih edebilirsiniz, o da Prinos'a yanaşıyor. Martıların yoldaşlığında adaya kadar varıyorsunuz.
 



 
 
 Hizmet sektörü pek gelişmiş olmasa da, yiyecek doğru düzgün bir şey bulmakta zorlansak da sahillerin bakirliği, yüksek sesli müzik gibi gereksiz ve doğayı bozacak etkenlerle kirletilmemişliği muhteşem. Üstelik çok da ucuz. En az 3 gün ayırmalı, çünkü her sahil birbirinden güzel. Bence mutlaka görülmesi gerekenler:
 
Bembeyaz Marble (mermer) Beach :
Adanın çevresini dönen yol çok güzel olmasına rağmen özellikle marble beach yolu hem uzun hem toprak bozuk bir yol, yine de umudunuzu kesmeden yolu takip edin derim :)
 

 
Giola Lagoon :
Malum kayalardan direk denize dalışa geçeceğiniz için buranın da yolu epey zorluyor, arabayı diğer arabaları gördüğünüz yerde bırakmanız tavsiye edilir, aksi takdirde bizim gibi cengaverlik yapıp ileri giderseniz geceyi de orada geçirmek zorunda kalabilirsiniz, çünkü yol çok yumuşak toprak ve engebeli, tekerlek bir saplandı mı binbir duayla çıkarıyorsunuz, benden söylemesi :)


 
 
Alyki Beach:
Burası üzüm salkımlarıyla cenneten bir köşe sanki. İki taraflı bir koy, bir taraf sakin ve kalabalık, diğer taraf -- ki fotoğraflarda gördüğünüz o taraf oluyor-- biraz daha dalgalı ama kimsesiz, bakir.. Benim favorim.
 
 
 
 
 
 
 
Theologos Köyü :
Sahillerin sıcaktan kavrulduğu öğle saatlerinde bir ada köyü görmek, denize kısa bir ara vermek istiyor insan, Limenaria'dan sonraki Potos'tan 15 dakika adanın içerisine doğru bir yolculuk ile bu sımsıcacık ve çok sevimli ada köyüne ulaşıyorsunuz. Daracık köy sokaklarını arşınlayıp, karnınızı da bir güzel doyuracak tavernalarda dinlenebilirsiniz. Orada restauranlara çoğunlukla taverna deniliyor, bizdeki tavernalar gibi değil. :)
 
Folklore Muzesinin bahçesi:
 

müzesini bahçesindeki koccaman incir ağacı altındaki 2 tatlı ceviz-kıran ve yiyen:
 


 
 
foto çekim sırasında sinekle konuşan 2 yaş "-merhaba sinek" :
 
 


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...